Logo

Yerel çalışmanın işlevsel araçları olarak bültenler


 

Yerel çalışmanın işlevsel araçları olarak bültenler

 

Partileşme sürecinin belli bir evresinde geniş işçi kitlelerine yönelik somut sorunlar ve politikalara bağlanmış bir propaganda, ajitasyon ve örgütlenme faaliyeti yürütmek, giderek öne çıkan bir bir ihtiyaç haline geldi. Bu evre sınıfa dışardan müdahale düzeyini aşıp içerden müdahalenin kendisini yakıcı bir biçimde hissettirdiği 3. Genel Konferansın hemen öncesi dönemdir. Bu dönemde çeşitli konularda popüler broşürler çıkarılarak, tekstil işçilerine yönelik olarak bülten adımı atılarak başlangıç yapılmış oldu. Fakat bülten, platform gibi araçların siyasal sınıf çalışmamızde etkin bir biçimde kullanılması, bu yönde pratik adımların atılması esasta konferans sonrasına kaldı.

Dolayısıyla, bültenler politikası kendiliğinden ortaya çıkmadı. Bir yandan partileşmede alınan mesafenin, yaratılan imkanların gündeme getirdiği, sınıfa yeni bir düzeyden devrimci müdahale görevlerinin bir parçasıydı. Diğer yandan işçi hareketinin mevcut düzeyine ilişkin değerlendirmeler ışığında oluşturulan bir politikaydı. Bu bakımdan bültenler adımının, platformlara ilişkin pratik politikayla da dolaysız bir bağı var. Nitekim çoğu yerde platform adımını bir yerel bülten önceledi. Bununla kastedilen elbette bültenlerin yerel işçi platformlarının yayını olması gerektiği değil. Kuşkusuz böyle bültenler de olacaktır, nitekim somutta var da. Bağdan kasıt, hem platformların hem bültenlerin genelde sınıf hareketinin mevcut durumunun, özelde de hareketimizin belli bir gelişme aşamasının bir ihtiyaç haline getirdiği araçlar olmalarıdır.

Gündemleştirildiği aşamada, ister öncü işçi platformları biçiminde olsun, ister başka bir örgütsel form ya da araç üzerinden olsun, sınıfın tabana dayalı bağımsız devrimci inisiyatifinin geliştirilmesi, siyasal sınıf çalışmasının öncelikli bir görev olarak tespit edilmişti. Yerel örgütlerimiz kendi alanlarında uzun dönemdir bu inisiyatifi geliştirmeye çalışıyor, buna ilişkin adımlar atıyorlar. Dolayısıyla, bültenlerin yerellerde gerçekten işlevli araçlar olabilmesi için, bağımsız taban inisiyatifini geliştirme ihtiyacını sürekli olarak gözetmeleri, bu sorunu sürekli olarak işlemeleri gerekiyor.

Öte yandan, sınıf hareketine ilişkin değerlendirmeler, işçi ve emekçi kitlelerin, hatta “öncü” kesimlerin dahi devrimci siyasal propaganda-ajitasyona karşı fazla ilgi göstermediği tespitini içermekteydi. İşte bültenler, işçi-emekçi kitleleri ilgilendiren her temel sorunu, gündelik somut görünümleri üzerinden, saptanmış somut hedef ve politikalar ekseninde, sade bir dille ve popüler bir tarzda işlemek ihtiyacının bir sonucu olarak ortaya çıktılar. Yapılan propagandayı geniş sınıf kitleleri rahatlıkla anlayabilmeli, giderek kendileri de katkı yapmak ihtiyacı hissetmeliydiler.

Ayrıca bu araçlar işçileri belli somut hedef ve politikalar üzerinden çevresinde toparlayabilmeliydi. Bu çerçevede bültenlerin, sınıf tabanında iş yapmaya açık, bağımsız taban inisiyatiflerinin potansiyelleri sayılabilecek işçi ve emekçileri harekete geçirme sorunuyla ilişkisinden söz edilebilir. Genelde söz konusu kesimler örgüt-grup kimliği algıladıklarında, iktisadi-sendikal bir mücadeleye katılmaktan bile çekinebiliyorlar. Platformlar gibi bültenler de, bu kesimleri esnek örgütsel biçim ve araçlar etrafında harekete geçirme politikasının somutlanmasıdır.

Geçmişte yaşanan sorunlar

Başlangıçta bülten ve platform adımlarının atılması merkezi faaliyeti zayıflatıyor gibi görünse de, pratikte mesafe katedildikçe bu zayıflık aşıldı. Böyle olması da doğaldı. Zira saptanan politika, devrimci siyasal çalışmayı yerellerdeki sorunlara uyarlamayı, özgünleştirmeyi, demek oluyor ki merkezi taktik-politikaları ete-kemiğe büründürmeyi hedefliyordu. Bir taktik-politikanın hayata geçirilmesi sürecinde elbette bazı sorunlar ortaya çıkabilir. Fakat tartışma kültürü oturmuş, örgütsel mekanizmaları sağlıklı işleyen bir harekette bu tür sorunlar pratik deneyimler ışığında aşılır. Nitekim o dönemde gerek bülten pratikleri, gerek platform adımları çok yönlü değerlendirmelere konu edilerek, bu politikanın örgütün tümüne mal olması sağlandı.

İlk dönemde ortaya çıkan sorunlardan biri, bültenlerin çıkarılmasının merkezi yayınlara yapılan katkıları zayıflatmasıydı. Israrlı müdahalelerle bu sorun belli ölçülerde çözüldü. Bir diğer sorun ise, bültenler üzerinden bir tür dergicilik pratiğinin sergilenmesiydi. Bu kendini özellikle konuların ele alınış tarzında, kullanılan dil ve üslupta gösteriyordu. Merkezi yayınlara katkının zayıflamasında bu da önemli bir rol oynadı.

Bültenler yaygınlaştığı ölçüde, onu birtakım kalıplar içinde tanımlama, böylece en belirgin yanını, politik müdahalede esnek ve popüler araçlar olma özelliğini karartma eğilimleri de ortaya çıkabildi. Örneğin sınıfın öncü kesiminin sendikal arayışını kucaklamak gerektiğinden yola çıkılarak, bültenlerin sendikal yayınlar olması, merkezi olarak çıkarılması yaklaşımı ortaya konabildi. Yine, örgütlerimizin olduğu iller üzerinden bültenleri bölgesel olarak merkezileştirmek ya da tersinden hedef fabrikalar üzerinden fabrika bültenlerine doğru daraltmak gerekliliği tartışılabildi.

Ancak bu tartışmalar, bülten pratiklerinde mesafe alınmasıyla esası yönünden geride kaldı.


Kongre sonrası süreçte
bültenler

Kuruluş Kongremizde sınıf çalışmasının sorunları gündemi içerisinde bültenler tartışması özlü bir sonuca bağlanmaktadır. Yapılan tartışmalar sonucunda, bültenleri tek boyutlu ve biçimli tanımlamak gerekmediği ve nasıl bir bülten çıkarılacağını saptamanın, tümüyle somut ihtiyaçlar ve değerlendirmeler çerçevesinde ilgili parti örgütlerinin sorumluluğu olduğu söylenmektedir. Bültenler popüler propaganda-ajitasyon araçlarımız olarak tanımlanmakta, farklılıklarını mutlaka popüler araçlar olarak göstermek zorunda oldukları önemle vurgulanmakta, “genel ve alana ilişkin özgül gerçekleri işçi yığınlarına popüler dil ve biçim içerisinde götüreceğiz, bültenler bunun aracıdır” denilmektedir.

Kongre tartışmalarında bültenler çerçevesinde dikkat çekilen bir başka nokta ise şudur: “Onaltı sayfalık bülten olmaz. En fazla sekiz sayfa, hatta tercihen dört sayfa olmalı. İşçiler aldığında rahatlıkla okuyabilmeli. Ama söylenecek çok şey var diyorsanız, daha sık söyleyin. İki ayda bir çıkan bir bültenin işçilere söyleyeceği ne olabilir ki? Bence iki ayda bir söyleyeceğinizi onbeş günde bir söyleyin, dört sayfa üzerinden söyleyin. Yaşamı hep sıcaklığı içinde yakalayın, daha sık seslenin ki temponuz artsın. İki ayda kapsamlı bir bülten hazırlayıp verdiğinizde ne oluyor? İki ayda işçi onu unutacak, iki ay sonra yeniden çıkmış diyecek.” (Sınıf Çalışmasının Sorunları, s.95)

Kongre sonrası süreçte yukarıda çizilen çerçevenin tam olarak hayata geçirildiğini ne yazık ki söylemiyoruz. Öncelikle, yaşamı sıcaklığı içinde yakalamak, temponun artması, bu çerçevede kısa aralıklarla az sayfalı bülten örneğimiz henüz yok. Bu, böyle bir ihtiyacın olmamasından değil, örgütlerimizin yeterince atak ve hızlı olmamasından kaynaklanıyor. Devrimci siyasal mücadelede olaylara, gelişmelere, yaşama sıcaklığı içinde müdahale edebilmenin önemi yeterince açıktır. Bir fabrikada ya da herhangi bir alanda yaşanan bir olaya veya gelişmeye ilişkin olarak bir ay sonra söylenmiş sözün ne hükmü olabilir ki? Müdahale illa bültenle olmalı gibi bir anlayış elbette yanlıştır. Anında müdahale edebilmek için değişik araçlara sahibiz. Fakat hem bültenin yöneldiği alandaki etkisini artırmak için, hem de popüler araçlar olarak yaygın dağıtım kolaylığından dolayı, işlevli bir biçimde kullanmayı başarabilmeliyiz. Örneğin salt bir gelişmeye müdahale etmek için birkaç sayfalık bir bülten çıkarmanın önünde hiçbir engel yok.

Bu konudaki zayıflığın, dahası kimi bültenleri aylık periyotlarla bile çıkaramamanın gerisinde, dergicilik, kalıpçılık vb. anlayışların hala varlığını sürdürmesi vardır. Yazıların kimi zaman bir politik yayın organında yayınlanabilecek makaleler tarzında kaleme alınması bunun somut bir ifadesidir. Yine gündemdeki bütün önemli konuların işlenmesi, ele alınan konunun bir dergideki gibi etraflıca irdelenmesi vb.’nin arandığı durumda, ne kısa aralıklarla ne de işlevsel bültenler çıkarılabilir. Bir dönem sonra gerçek bir yük haline gelir ve bir yana bırakılır ya da iki üç ayda bir isteksizce çıkarılmaya başlanır. Oysa bültenler gerçek işlevine uygun bir biçimde ele alındıklarında, genel ve yerel parti faaliyetini kolaylaştıran araçlar olacaklardır.

Bültenlerde içerik sorunu

Bir diğer sorun, bültenlerde belli konuları, örneğin genel ya da siyasal konuları işlemekten çekinmektir. Halihazırdaki yerel bülten pratiğimiz üzerinden rahatlıkla söyleyebiliriz ki, popüler ve çarpıcı bir dil kullanıldığında, bir bültende devrim, sosyalizm, sınıf iktidarı, hatta işçiler içinde en netameli konu olarak görülen Kürt ulusal sorunu ile ilgili gelişmeler işlenebilir ve işlenmelidir. Bir bültende salt iktisadi-sendikal sorunlar yeralmalı, bu sorunlar üzerinden düzenin siyasal teşhiriyle yetinmeli gibi bir anlayış, üstlendiğimiz tarihsel misyonu gözardı etmek demektir. Yerine göre bir bültende şu ya da bu konu, iktisadi ya da siyasal ajitasyon ağırlık taşıyabilir. Bu o alandaki örgütün somut değerlendirmeleri ışığında oluşturulan özgül politikayla ilişkidir. Ama örneğin şovenizm zehrine karşı sistematik mücadele etmekten, işçi sınıfının ulusal soruna ilişkin sorumluluklarını sahiplenmesini sağlamaya çalışmaktan kaçınmak, sonuçsuz bir ekonomizm olur.

Unutulmamalıdır ki, partimizin güncel plandaki başlıca görevi sınıf hareketinin gelişmesine önderlik ederek onu siyasal mücadele alanına çıkartmaktır. Bültenler ve diğer tüm araçlar bu görevin üstesinden gelmemizi kolaylaştırmak için gündeme getirildiler. Bültende elbette genel bir siyasal ajitasyonun işlevsel olmayacağı açıktır. En genel görünen bir konunun bile gündelik somut sorunlarla ilişkisini göstererek, işçi ve emekçileri özgül sorunlara dair duyarlılıklarını yakalayarak, onları politik sorunlar alanına çekebilmeliyiz. Bültenlerin işlevini yerine getirebilmeleri bunun başarabilmelerine, temel sorun ve gerçekler ile somut/özgün gerçekleri başarılı bir biçimde içiçe işleyebilen popüler propaganda, ajitasyon ve teşhir aracı olabilmelerine bağlıdır.

Dil, üslup ve biçimin önemi

Bunların dışında bültenleri işlevli hale getirmenin pratik sorunlarının başında, kullanılan dil ve üslup geliyor. Bültenlerde ağdalı bir dilin ve soyut bir anlatımın işçilere itici geldiğini hep ifade ediyoruz. Peki nasıl sade, anlaşılır ve popüler yazacağız? Belki genelleştiremeyiz ama, bunu başarmanın başlıca yollarından biri, yazıları tıpkı bir işçiyle konuşur gibi ya da ortalama bir işçi kitlesi ile sohbet ederken kullandığımız dil ve üslupla yazmaktır. Eğer kitlelerle temas halindeysek, bu dili tutturmamız çok zor olmayacaktır.

Öte yandan, işçilerin okuma konusundaki zayıflığı düşünülürse, kısa ve özlü yazmak hayli önem taşıyor. Yazıların olabildiğince kısa, dosdoğru konuya giren, akıcı bir üslupla, vurucu cümlelerle kaleme alınabilmesi gerekiyor. Bu aynı şey biçim ve görsellik açısından da geçerli. Güç ve imkanlarımızın sınırlılığı nedeniyle mizanpajda, resim, fotoğraf, karikatür kullanımında birbirini tekrar eden, bir yerde PYO’nun karikatürüne dönüşen bir pratiğimiz var ve bundan da genellikle kendimiz yakınıyoruz. Oysa bu zayıflığı aşmak da bülteni çıkaran yerel güçlerin sorunudur.

Gözetilmesi gereken temel noktalar

Bültenlerin yerellerde amaçlanan sonuçları yaratabilmesi için, biçim, dil vb.’nin ötesinde bazı temel noktaların gözetilmesi gerekiyor.

Bugüne kadarki deneyimlerimiz gösteriyor ki, ancak somut bir politikaya ve belli bir hedefe bağlı olarak çıkarılan bültenler süreklilik taşıyabiliyor. Bu politika en genel planda sınıfın bağımsız taban inisiyatifinin geliştirilmesi olarak ifade edilmişti. Bu politika doğrultusunda fakat somut bir hedefe bağlı olarak değişik araçlar da gündeme getirilebilecektir. Bu bu bir yerde işçi platformudur, bir başka yerde dernek girişimidir, ya da örneğin yereldeki direnişlere dayanışma için oluşturulan bir mücadele inisiyatifidir vb. Bültenler bu somut çalışmalar için etkin bir müdahale aracı olma işlevini yerine getirdiklerinde, hem sürekliliklerini sağlayıp periyotlarını düşürecek, hem de işçileri toparlamada daha etkili olacaklardır.

Öte yandan, bugün yerellerde sınıf çalışmamızın öne çıkan yanlarından biri belirlenmiş birimlere yönelik sistematik, hedefli, kesintisiz bir müdahaledir. Bültenler böyle birimleri, oralardaki somut gelişmeler ve gündelik sorunlar üzerinden sürekli bir ilgiye konu edebilmelidirler. Bunun kendisi bile bültenin işçi ve emekçiler içinde fazlasıyla etkili olmasını sağlayacaktır.

Hep somut sorun diyoruz ama, bir fabrikada çalıştığımız halde, somut sorunları bu fabrikaya yönelik hedeflerimiz çerçevesinde işlemekte başarılı olamayabiliyoruz. Mesele sorunları sıralamak değil. Bunu bültene katkı sunan sıradan işçiler zaten yapıyorlar. Diyelim ki bir ustabaşının, patronun hakareti, bir fazla mesai dayatması, bir iş kazası, bir ücret kesintisi dosdoğru o fabrikanın işçilerine seslenilerek, onlara somut hedef gösterilerek işlenebiliyorsa bir etki yaratır. Bülteni bu çerçevede etkili bir biçimde kullanabilmeliyiz.

Bir başka somut örnek verelim; kimi zaman bir öneri çerçevesinde gidip bir sendikacıya, bir temsilciye çağrı yapıyoruz. Eğer çağrıya olumsuz yanıt almışsak bu öylece kalabiliyor. Böyle bir durumda biz sendikalar, kitle örgütleri üzerinde nasıl basınç yaratacağız. Onlara rağmen kendi gücümüz üzerinden adımlar atabilmek sorunun bir yanı. Fakat çağrımızı olumsuz karşılayanları bültende somut teşhire konu etmek, onların rahat hareket etmelerini sınırlayacaktır.

Son olarak bültenlerin dağıtımı konusuna değinelim. Genel dağıtımda da, tanıdığımız işçilere elden dağıtımda da asgari bir başarılı pratiğimiz var. Burada bültenin, eğer bilinçli bir işçi kimliğiyle gidiyorsak, hiç tanımadığımız bir işçiye dahi rahatlıkla verebileceğimiz bir araç olduğunu belirtelim. Bülten vermek için belli bir ilişki düzeyi yakalamak gerekmiyor. Bizzat bültenin kendisi bir tanışma aracı olarak kullanılmaya müsaittir. Etkili bir biçimde değerlendirildiğinde, kitlelerle bağ kurmak konusundaki tutuklukların aşılmasına da kolaylaştıracaktır.

***

Birçok çevre pratikte bülten politikamızın başarılarını görerek, süreç içinde bu yönlü adımlara yöneldi. Ancak bu adımlar kendiliğindenci bir sürüklenişin sonucudur. Partimiz ise daha en baştan sınıf hareketine ilişkin değerlendirmelerinden yola çıkarak üretmiştir bültenlere dair politikasını. Parti politikası özümsendiği oranda, yerel araçlarımız daha etkili ve işlevsel hale gelecek, devrimci siyasal faaliyetimizi güçlendireceklerdir.

(Ekim, Sayı: 235, Mart 2004)


Üste