Logo

25. Yıl gecesinde yapılan konuşma:Zor dönemde devrimin partisini inşa ettik!


“25. Yıl: Devrime Hazırlanıyoruz!”
Gecesi’ndeki konuşma...

Zor dönemde
devrimin partisini inşa ettik!

Almanya’nın Wupertall kentinde yapılan “25. Yıl: Devrime Hazırlanıyoruz!” gecesinde TKİP adına yapılan konuşmanın metnidir... Dinleyicilere hitap sözleri çıkarılmış, metne ara başlıklar konulmuştur...

Yeni çizginin yaşam gücü!

Yirmibeş yıl önce yola, bir avuç insanla ama tümüyle yeni bir çizgi ile çıkmıştık. Bu çizginin gerçek yaşamda bir karşılığı olmasaydı eğer, biz şimdi çoktan yokolup gitmiş, yıllar öncesinden unutulmuş olurduk. Ama bu çizgi, ağır bir yenilgiyi izleyen bir muhasebe ve yeniden toparlanma döneminde, sol hareket bünyesindeki gerçek bir iç mücadelenin ürünü olarak ortaya çıkmıştı. Biz bu çizgiye, sol hareketimizi ağır ve kolay bir yenilgiye götüren yapısal zaafların eleştirisi ve sınıf devrimciliği doğrultusunda aşılması ile ulaşmıştık. Böyle bir çizginin siyasal yaşamda gerçek bir karşılığı vardı. Böyle bir çizginin büyük bir yaşam gücü, tarihsel dönemden gelen tüm güçlüklere rağmen, varolma gücü ve gelişme olanağı vardı.

Nitekim geride bıraktığımız yirmibeş yıl bütün açıklığı ile buna tanıklık etmektedir. Bu yirmibeş yıl içinde solun çok sayıda grubu yok olup giderken, ya da sonu gelmez tasfiyeci süreçler içinde tanınmaz hale gelirken, biz TKİP şahsında, Türkiye’nin devrimci geleceğini temsil eden dipdiri bir parti yarattık. TKİP bugün, devrimci çizgisi ile, sağlam temellere oturan devrimci örgütü ile, işçi sınıfıyla devrimci birleşme iradesi ve kararlılığı ile, devrimci direnişçi geleneği ile, devrimci moral değerleri ile, herşeyden de önemlisi, devrimci siyasal mücadeledeki ciddiyeti ve tutarlılığı ile, dostun düşmanın gözleri önündedir.

Zor dönemin büyük başarısı!

Bunun anlamını ve değerini tam olarak görebilmek için, bizim içinde doğduğumuz ve geliştiğimiz tarihi koşulları gözönünde bulundurmak, özellikle önem taşımaktadır. Bizim siyasal mücadele sahnesine çıktığımız evre, insanlık tarihinin en karanlık dönemlerinden biridir. Bu, toplamında dünya ölçüsünde bir sosyal durgunluk ve siyasal gericilik dönemidir. Bu, 20. yüzyılda elde edilmiş devrimci kazanımların dünya ölçüsünde yitirildiği, devrim dalgasının dibe vurduğu, devrimden kaçışın, davayı terkedişin, dönekliğin kitlesel bir hal aldığı bir dönemdir. Bu, burjuva gericiliğinin dizginlerinden boşaldığı, tüm dünyayı gerici bir siyasal atmosferin kapladığı, işçi sınıfı ve emekçilerin kazanımlarının sistemli bir biçimde gaspedildiği genel bir karşı-devrim dönemidir. Bütün bunlara ek olarak bu, Türkiye toplumunun kudurgan bir şovenizmin ile dinsel gericiliğin kıskacında soluk alamaz duruma düşürüldüğü bir dönemdir.

Böylesi bir tarihi dönemde, değil yeni temeller üzerinde sağlam devrimci bir örgüt yaratmak, varolanı yaşatmak bile kolay değildir. Nitekim varolanlar yaşayamadılar; ya tasfiye olup gittiler, ya da devrimci kimliklerini yitirerek düzenin icazet alanına kaydılar, yasal parti ve çevrelere dönüştüler.

Komünistler TKİP’yi işte böyle bir dönemde inşa ettiler! Tarihi açıdan bu alabildiğine zor dönemin bütün güçlüklerine göğüs gererek her cephede sağlam durdular. Yeni bir kimlik, yeni bir gelenek, yeni bir kültür yarattılar. Türkiye’de ilk kez olarak TKİP şahsında, devrimci teoriyi, devrimci programı, devrimci taktiği, devrimci örgütü ve devrimci moral değerleri birleştiren ve bütünleyen, tüm bunları devrimci sınıf çalışması içinde maddi bir güce dönüştürmeye çabalayan, böylece tüm gelişimini proleter sınıf devrimciliği çizgisine oturtan bir parti inşa ettiler.

Sistemin çok yönlü bunalımı!

Komünistler bütün bunları zor bir tarihi dönemde başardılar ama bu dönemin de artık sonuna gelmiş bulunuyoruz. Artık önümüzde yeni bir dönem uzanıyor, insanlık artık yeni bir tarihi dönemin içine girmiş bulunuyor. Bu, yeni bir bunalımlar, savaşlar ve devrimler dönemidir.

Üç yıl önce toplanan TKİP III. Kongresi bu yeni tarihi dönemi, şu veciz sözlerle özetledi:

“İnsanlık yeni bir bunalımlar, savaşlar ve devrimler dönemine girmiş bulunmaktadır. Bunalımlar ve savaşlar halen günümüz dünyasına damgasını vuran yakıcı olgulardır. Birbirine sıkı sıkıya bağlı bu iki olgusal gerçek, yeni bir devrimler döneminin de dolaysız bir habercisidir. Dünya işçi sınıfı ve emekçilerinin, kapitalist bunalımların ve emperyalist savaşların büyük yıkım ve acılarına yanıtı, bir kez daha devrimler olacaktır...”

Yeni tarihi dönemin bunalımlar ve savaşlar boyutu üzerinde bugün artık bir tartışma kalmamıştır. Bunlar bugününü dünyasının en temel, en göze batan gerçekleridir. Bugün kapitalist dünya sistemi çok yönlü bir bunalımın pençesinde kıvranmaktadır. Herkesin çıplak gözlerle izleyebildiği, daha çok ekonomik ve mali bunalımdır. Oysa gerçekte bunalım çok yönlü, çok boyutludur. Siyasal, sosyal, kültürel ve ekolojik boyutlarıyla bir bütündür. Bunları sistem bünyesindeki hegemonya bunalımı tamamlamaktadır.

Ve biz, 20. yüzyıl tarihinden çok iyi biliyoruz ki, kapitalist dünya sisteminin çok yönlü bunalımı, beraberinde tırmanan bir militarizmi, artan bir silahlanma yarışını ve birbirini izleyen gerici savaşları getirir. Günümüz dünyasının bir öteki temel gerçeği, tamı tamına bunlardan oluşmaktadır. Militarizm bir kez daha çığrından çıkmıştır. Büyük emperyalist devletler arasında hummalı bir silahlanma yarışı var. Bunları ise birbirini izleyen ve giderek de olağanlaşan emperyalist müdahaleler, savaşlar ve işgaller serisi tamamlamaktadır.

Özetle, yeni bir bunalımlar ve savaşlar dönemine girmiş bulunduğumuz konusunda artık hiçbir tartışma yoktur. Sorun, buna devrimler halkasının eklenip eklenmeyeceğidir. İnsanlığın yeni bir devrimler dönemine girip girmeyeceğidir.

Gelmekte olan yeni devrimler dönemi!

Bilimsel bakış ve tarihsel deneyim bize, kapitalist sistemi çok yönlü bunalımlara ve savaşlara sürükleyen dinamiklere tam da devrimleri hazırlayan dinamiklerin eşlik ettiğini bütün açıklığı ile göstermektedir. 20. yüzyıl tarihi bu konuda fazlasıyla açık ve öğreticidir. Fakat biz bu konuda bizzat günümüz dünyası üzerinden günden güne çoğalan somut verilere sahibiz.

1980’lerin başından alırsak, tam otuz yıldır dünya ölçüsünde işçi sınıfına ve emekçilere adeta kan kusturulmaktadır. Ellerindeki kazanımlar sürekli biçimde gaspedilmekte, çalışma ve yaşam koşulları sürekli biçimde kötüleşmekte, işsizlik artmakta, yoksulluk katmerleşmektedir. Bunun bir yerden sonra kendini, büyüyen bir toplumsal hoşnutsuzluk ve giderek militanlaşan geniş çaplı kitle hareketleri olarak dışa vurmaması olanaksızdı.

Nitekim günümüz tablosu gözler önündedir. Bugün dünyanın dört bir yanında geniş çaplı sosyal hareketlenmeler, giderek sertleşen sınıf mücadeleleri, sayısız biçimler içinde kendini gösteren kitle hareketleri vardır. Ve daha da önemlisi, hiçbir ülke bunun dışında kalmamakta, kalamamaktadır. Yalnızca Tunus’tan Mısır’a, ya da Yunanistan’dan İspanya’ya değil, fakat ABD ve İngiltere’den İsrail’e kadar bunun böyle olduğunu görüyoruz. Her yerde sosyal sorunların ve politik baskıların ezici ağırlığı dayanılmaz sınırlara varmıştır ve bu beraberinde geniş işçi ve emekçi katmanların patlamalı tepkilerini getirmektedir. Proleter kitle hareketleri ve halk isyanlarına varan toplumsal patlamalar birbirini izlemektedir.

Bilimden ve tarihin verilerinden biliyoruz ki, devrimler bir anda gelmezler. Devrimler uzun dönemli toplumsal birikimlerle derinden derine oluşurlar. Sıradan grevlerden geniş çaplı toplumsal hareketlenmelere kadar bir dizi gelişme safhasından geçerek adım adım mayalanır, güç toplar, zaman içinde olgunlaşırlar. Ve nihayet, bir dizi etkenin kesiştiği özel bir tarihsel momentte büyük toplumsal depremler olarak patlak verirler.

Bugün dünya ölçüsünde izlediğimiz geniş çaplı toplumsal hoşnutsuzluklar, çok çeşitli biçimleriyle kitlesel hareketlilikler, yer yer halk isyanlarına varan mücadeleler, tümü birarada, yeni bir devrimler döneminin yakınlaşmakta olduğunun dolaysız göstergeleridir. Bunlar büyük toplumsal devrimlerin bugünden kendini hissettiren öncü sarsıntılarıdır. Öncü sarsıntılar çoğalıyor, yayılıyor, en umulmadık ülkeler üzerinden kendini gösteriyorsa, biliniz ki insanlık yeni bir devrimler dönemine de adım adım yakınlaşıyor.

TKİP devrime hazırlanıyor!

Yeni bir devrimler dönemi gelecektir, bizim bundan zerre kadar bir kuşkumuz yok. Bu, bizim için bir inanç ya da temenni değil, fakat bilimsel bir değerlendirme, bundan çıkan temel önemde bir sonuçtur.

Ve yeni bir devrimler dönemi gelmekte ise eğer, devrimci partinin görevi buna çok yönlü olarak hazırlanmaktır. Her alanda ve her düzeyde. Ve TKİP’nin yıllardan beridir tüm yönelimi bu eksene oturmaktadır. O kendini tüm cephelerde devrime hazırlamaktadır.

Devrime hazırlanmak, kuşkusuz çok yönlü, çok boyutlu bir sorundur. Biz burada en hayati ve tayin edici iki boyutuna işaret etmekle yetineceğiz. Bunlardan ilki devrimci örgüt, ikincisi devrimci sınıftır, yani işçi sınıfının devrime hazırlanmasıdır. Devrimler tarihi bize göstermektedir ki, devrimci örgüt ve devrimci sınıf, toplumsal patlamaları devrime doğru büyütmenin ve devrimi zafere ulaştırmanın olmazsa olmaz koşullarıdır.

Bundan üç yıl önce toplanan TKİP III. Kongresi bu temel önemde gerçeği “Parti, sınıf, devrim!” şiarıyla özetlemişti. Kısa bir süre önce toplanan TKİP IV. Kongresi ise bu şiarı şöyle yorumladı: “Bu şiar devrimci parti ile devrimci sınıfın organik birliğini vurgulamakta, bunu da devrimin kendisine ve elbette ki zaferine bağlamaktadır. Böylece hem bugünün en temel, en öncelikli görevine, yani devrimci parti ile sınıfın devrimci birliğine; hem de bunun, devrimin zaferinin biricik gerçek güvencesi olacağı olgusuna, bir arada işaret etmektedir.”

Biz ise bu temel önemde düşüncelere buradan şunu ekliyoruz: Devrim mi istiyorsunuz? O halde tepeden tırnağa devrimci bir örgüt yaratınız ve onu işçi sınıfı içinde ete-kemiğe büründürmeye bakınız!

TKİP tam da bunu yapmaktadır!

TKİP her alanda devrime hazırlanmaktadır!

Yaşasın Türkiye Komünist İşçi Partisi!

Yaşasın proletarya devrimi ve sosyalizm!

24 Kasım 2012


Üste