Logo

Sınıf saflarında güven-özgüven sorunu


Sınıf saflarında
güven - özgüven sorunu

Mevzi kazanmayı hedefleyen devrimci sınıf çalışmasının bazı zorlanma alanları var. Zorlanmaların bir kısmı komünistlerin birikim, deneyim, güç ve olanaklarının halen belli sınırlılıklar taşımasından kaynaklansa da, nesnel koşulların yarattığı zorluklar da mevcuttur. Sınıf hareketinin zayıf tablosu aşılana kadar, bu zorlanman şu veya bu şekilde yaşanacaktır.

Sınıf zemininde kalıcı mevziler yaratmak pek çok engeli aşamaya bağlı olsa da, sömürü ve kölelik düzeni bunun nesnel koşullarını her gün yeniden üretir. Zira her kapitalistin gözünü kar hırsı bürüdüğü için, ağır sömürü ve baskı altında kalan işçilerin hak arama mücadelesini yükseltmeleri kaçınılmazdır. Baskı ve sömürünün sınıf saflarında yarattığı bu mücadele arayışı ise, devrimci sınıf çalışmasının etkili olmasının, dolayısıyla mevzi kazanmanın koşullarını hazırlar.  

***

Bugün sınıf eksenli faaliyette partili militan ve kadroların karşılaştıkları önemli zorluklardan biri, işçiler arasında güven yitiminin yaygın olmasıdır. Bu zayıflık birey olarak işçilerin özgüvenlerini de zedelemektedir. Kendine güveni zayıf bir işçi, çoğu zaman aynı tezgâhta çalıştığı sınıf kardeşine güvenme konusunda da tereddütlüdür. Ancak kendine güvenen bir işçi sınıf kardeşlerine de güvenir ya da sınıf kardeşlerine güvenmeyen bir işçinin kendine güveni de belirgin bir zayıflık içinde demektir. 

Birbirine şüpheyle bakan işçiler arasında karşılıklı güvene dayalı ilişkiler geliştirmek zor olsa da imkânsız değil. Zira güven sorununun parçası olsalar da, bu durum işçileri de rahatsız etmektedir. Pek çok işçinin bu sorunu bir “yakınma” şeklinde dile getirmesi, bu rahatsızlığın dışa vurumudur aynı zamanda. Demek ki, örgütlenme ve hak arama mücadelesinde başarıya ulaşmanın önündeki temel engellerden bir olan sınıf saflarındaki güvensizlik işçileri rahatsız etmekte, bundan kurtulmak için çıkış yolları aramaktadırlar. O halde bir fabrika veya işletmede örgütlenme çalışması başlatıldığında, işçiler arasındaki güven eksikliği ve şüpheciliğe karşı da ilk günden etkili bir mücadele yürütmek zorunludur.

***

Sınıf saflarındaki güven sorunu ve bundan bağımsız olmayan işçilerin özgüvenlerindeki zayıflama, son derece rahatsız edici olmakla birlikte şaşırtıcı değildir. Kimi yerel çıkışlar olsa da, sınıf hareketinin yıllardan beri içine sıkıştığı sınırları aşamamasının yarattığı ağırlıkların işçiler arasındaki güveni zedeleyici sonuçlar yaratması kaçınılmazdır. Sınıflar mücadelesinin dışında kalan sınıf bölüklerinin uyuşuk, güvensiz, harekete geçmekte isteksiz olması istisnai bir durum değildir. Nasıl ki hareket ve mücadele sınıf saflarındaki güveni güçlendiriyorsa, bunların yokluğu da tersi sonuçlar yaratmaktadır.

Sınıf hareketinin durgunluğuna sermayenin saldırılarının ağırlaştırdığı işsizlik, yoksulluk ve gelecek kaygısı eklendiğinde, işçiler arasındaki güven sorunu daha da derinleşiyor. Rejimin yaydığı dinci-gericilikle ırkçı-şovenizmin sınıf saflarında yarattığı yozlaştırıcı etki de bunları tamamlıyor. İşçinin sınıf kimliğini yok sayıp etnik, dinsel, mezhepsel kimliğini öne çıkartan gerici ideolojiler, sınıfın birliğini “alt kimlikler” temelinde parçalama işlevi görüyorlar. Bu da işçiler arasındaki güven ilişkisini daha da zayıflatan bir rol oynuyor.

***

Sınıf bölüklerinin kapitalistlerle giriştikleri kavgaların sonucunun işçiler üzerinde etkili olduğu deneyimlerle sabittir. Kazanımla biten çatışmalar işçiler tarafından örnek alınırken, başarısızlık güven sorununu derinleştirici bir etki bırakıyor. Bu noktada sendikalara hakim olan bürokratik kast da uğursuz bir rol oynuyor.

Zira hemen her örgütlenme ve hak arama mücadelesinin bir direniş evresi oluyor. Meşru militan direnişten kaçan bürokratik kast, pek çok yerde ya işçileri yüzüstü bırakarak ya da direnişi satarak sınıfa ihanet etmektedir. Bu tutum, işçiler arasındaki güveni kırmanın yanısıra, sınıf saflarındaki sendikalaşma eğilimini de baltalamaktadır. Yenilgiyle sonuçlanan deneyimler yaşayan işçilerin hem kendilerine hem sendikalara duydukları güven zedelenmektedir. Oysa verili koşullarda sınıfın kazanımla sonuçlanan direniş deneyimlerine ihtiyacı var.

***

Sınıf hareketine ayakbağı olan güvensizlikten işçiler ne kadar rahatsızsa, asalak kapitalistler ile hain sendika bürokratları da o kadar hoşnutturlar. Bundan dolayı burjuvazi ve onun devleti, işçi sınıfının özgüvenini kırmak için sistematik bir saldırı yürütmektedirler.

Zira bir sınıfa, bir topluluğa ya da bir kişiye hükmetmenin en etkili yolu, onun özgüvenini kırmaktan geçer. Özgüvenin yitimi veya zayıflaması moral yenilgi anlamına gelir ki, bu fiziki bir yengilgiye göre çok daha tehlikelidir.

Sömürü ve eşitsizlik derinleştiği halde, özgüvenini yitirmiş ya da özgüveni zayıflamış bir sınıfın üzerinde egemenlik kurmak nispeten kolaydır. Elbette sömürü, baskı ve eşitsizlik daima çelişki ve çatışma üretir. Ancak özgüven yitiminin olduğu yerde, isyandan çok “razı olma” eğiliminin ağır basması, moral yozlaşmaya alan açar.

İşçi sınıfının özgüveni kırıldığında, “etkisiz bir yığın” olmanın ötesine geçemez. Örgütlü, kararlı ve özgüveni yüksek olduğunda ise hiçbir güç bu sınıfın önünde duramaz.

***

Asalak kapitalistlerin kurduğu sömürü ve kölelik çarkına çomak sokmak için güvensizliği bir yerden yıkmaya başlamak, bireylerde özgüveni güçlendirmek ve işçiler arasında sınıf kardeşliğine dayalı güveni inşa etmek şarttır. Bu yönde somut adımlar atmak, dayanışma ve güvene dayalı örgütlülük yaratmak, devrimci sınıf çalışmasının hedeflerinden biridir.

Yaşanan mücadele deneyimleri, kapitalistlere şu veya bu düzeyde geri adım attırmanın işçilerin hem kendilerine hem birbirlerine olan güveni sağlamlaştırdığını göstermektedir. Direniş süreçlerine katılan işçilerde meydana gelen bilinç sıçramasının bu olguyla dolaysız bağı vardır.

O halde sınıf saflarında özgüvenin inşa edilmesi ve mücadele eğiliminin açığa çıkartılması yönünde atılan adımlar, seçilmiş hedeflere odaklı çalışmanın başarısının ölçütlerinden biri olacaktır. Burada sözkonusu olan, bastırılan bir dinamiğin uygun araç ve yöntemlerle önünün açılması ve örgütlü mücadeleye çekilmesidir. Bu açıdan yaşanan deneyimlerin siyasal bir değerlendirmeye konu edilerek partinin kolektif birikimine katılması da önem taşımaktadır.

***

Güven sorunu yaygın olsa da, işçilerin bundan hoşnut olmadıklarını biliyoruz. Bu koşullarda arkadaşına güvenmek isteyen, dahası buna şiddetle ihtiyacı olan işçi, ilk adımları tereddütle atacaktır. Zira “ya ihanete uğrarsam”, “ya yarı yolda bırakılırsam”, “ya işten atılırsam” vb. kaygılar hep akılının bir köşesinde olacaktır. Ancak komitelerde birbirini tanımaya başlayan, yalnız olmadıklarını gören, birbirlerinin samimiyetine tanık olmaya başlayan işçiler, güvensizliği de aşma sürecine girecek, özgüvenleri artacak, mücadelede daha iddialı ve kararlı olacaklardır.

Çatışmanın ilk aşamasında güçlü sanılan patronun tedirgin olmaya başlaması, dahası işçilerle uzlaşmak için tavizler vermek zorunda kalması işçilerin moralini ve özgüvenini yükseltecektir.

Bu tür kazanımların bazen işçileri daha tedbirsiz ve hızlı hareket etmeye, böylece saldırıya açık bir pozisyona düşmeye yönelttiği de yaşanan deneyimlerden biliniyor. Unutulmamalıdır ki, zamansız eylem,  bu nedenle sonuç alamama, kazanma inancı ve iradesinin zayıflamasına, enerji ve moral üstünlüğün heder edilmesine yol açabilmektedir.

Bunu gözönünde bulunduran sınıf devrimcileri, asgari bir hazırlık yapmadan kapitalistle çatışmayı gündeme getirecek tutumları önlemeye çalışmalıdırlar. Zira çatışmaya hazırlıksız girmek kaybetme riskini artıracak, hatta kimi kazanımların yitirilmesine neden olabilecektir. Erken başarısızlık ise, pek çok işçi şahsında özgüvenin yeniden yitirilmesi ya da zayıflamasına yol açabilir ki, bu tür kırılmaları yaşayan işçilerin yeniden özgüven kazanıp mücadeleye girmeleri zor olmaktadır.

Müdahalemize rağmen işçilerle patron arasında fiili çatışma başlayabilir. Bu durumda artık ok yaydan çıkmış demektir. Böyle bir durumda çatışmada ön saflara geçmek, işçilerin çatışmadan kazanımla çıkması için özel çaba sarf etmek ve her durumda kararlı bir direnişin sergilenmesini esas almak büyük önem taşır. Zira direnerek yenilmek, özgüven yitimini asgariye indirmenin yegane yolu olduğu gibi, bazen özgüveni arttıran bir rol de oynayabilir. Mücadelenin ateşi içinde pekiştirilmiş sınıf kardeşliği, kimi zaman kavgadan yenik çıkılsa bile, en azından öncüler şahsında özgüveni güçlendiren bir rol de oynar.

Çatışma başladıktan sonra esas olan sınıfın bundan kazanımla çıkmasını sağlayabilmektir. Deneyimlerin süzülmesi, sürecin özeleştirel değerlendirmesi vb. konular ise uygun zamana bırakılmalıdır.

***

Güven-özgüven sorunu yaygın olsa da, işçi sınıfına sömürü ve köleliği dayatan bir düzenin egemenliğinin olduğu yerde, sınıflar çatışmasını hiçbir güç engelleyemez. Sınıf hareketinin durgunluğuna rağmen sık sık mevzi direnişlerin yaşanması bunun bir göstergesidir.

Mevcut koşulları gözardı etmeden bu bilinçle hareket etmek, seçilmiş hedeflere dönük faaliyeti buna uygun örmek, açık çatışmaya belli bir hazırlıkla girmek, koşullar oluştuğunda ise hızla harekete geçebilmek... Tüm bunlar hem sınıf saflarındaki özgüven sorununun aşılmasında, hem de mevzi kazanmaya odaklı faaliyette mesafe katetmede işimizi kolaylaştıracaktır.

Devrimci sınıf çalışmasında bu düzeyi yakalamak ancak kolektif çalışmanın, sistemli çalışan komitelerin olduğu yerde mümkündür. Alanına hakim, işçileri tanıyan, eğilimlerini bilen bir komitenin ilerici öncü işçilerden başlayarak karşılıklı güveni ve özgüveni inşa etmesi, belli bir plana göre sınıfın kitlesine yayması, patronun olası saldırılarına karşı hazırlaması, sendikalaşma aşamasına gelindiğinde ise sendikalara hakim olan bürokratik zihniyet konusunda işçileri bilinçlendirmesi, seçilmiş hedeflere odaklı çalışmada yol alabilmenin zeminini hazırlayacaktır.

Özgüvenin inşa edilmesinin zor, yıkılmasının ise kolay olduğu gerçeğinden hareketle, her faaliyet planlı başlatılmalı, ciddi bir hazırlığa konu edilmeli, başarının ancak sınıfın güven ve özgüveninin inşa edilebildiği yerde mümkün olacağı hesaba katılarak yürütülmelidir. 


Üste