Logo

Ekim Devrimi ve kadın işçilerin örgütlenmesi


Ekim Devrimi ve kadın işçilerin örgütlenmesi

20. yüzyıla’a damgasını vuran tarihsel toplumsal bir olay olan Ekim Devrimi’nin 92. yılını kutladık. İşçi sınıfı ve ezilenlerin kurtuluşu için bir çığır açan Ekim Devrimi, aradan yüzyıla yakın bir süre geçmesine rağmen işçi ve emekçilere, ezilen halklara öğretmeye devam ediyor.

Ezilen ve sömürülen milyonların umudu olan Ekim Devrimi ile birlikte Rusya’da da kadınlar için yeni bir çığır açıldı. Kadınların kurtuluşunu işçi sınıfının kurtuluşundan bağımsız görmeyen Bolşevikler, Ekim Devrimi öncesinde toplumsal kurtuluş mücadelesine kadınların aktif bir şekilde katılması için seferber oldukları, bunun için etkin bir çalışma örgütledikleri, örgütlülükler yarattıkları gibi, devrimin ardından işçi ve emekçi kadınların eşitliği ve özgürlüğü için en ileri adımları atıldılar. 

Kadınlar örgütlü mücadelede!

Çarlık Rusya’sında kadınların yaşamı da bir köleden farksızdı. Ağırlıklı olarak ev hizmetçiliği yapan ve kırda çalışan kadınlar, toplumsal yaşamda da hak eşitliğinden tümüyle yoksundu. Sanayinin gelişmesiyle birlikte kadınlar da fabrika yaşamının içine aktılar. Bir köleden farksız olan yaşamları üretimin içine girdiklerinde de değişmedi. İnsanlık dışı çalışma koşullarının yanısıra neredeyse erkeklerden yarı yarıya düşük ücretle, boğaz tokluğuna çalışmaya mahkum edildiler.

Ağır ve kötü çalışma koşulları karşısında 1800’lerin sonlarından itibaren Moskova’da ve Petersburg’da gerçekleşen grev ve direnişlerde çok sayıda kadın da yeralmıştır. Kadınlar erkek işçilerle birlikte talepleri ekseninde omuz omuza bir mücadeleyi bu tarihlerden itibaren yükseltmeye başlamışlardır.

“Siyasal bir düşünce akımı ve siyasal bir parti” olarak 1903’ten beri varlıklarını sürdüren Bolşevikler, bu tarihte gerçekleşen RSDİP’in 2. Kongresinde kabul edilen parti programında kadınların tam hak eşitliği ile birlikte kadın emeğinin korunmasına ilişkin taleplere de yer verdiler. Sonraki yıllarda da korunan bu talepler, Bolşeviklerin soruna yaklaşımını ve kadın işçilerin mücadelesini başından itibaren sahiplenişlerinin somut göstergesidir.

Hatta Nadejda Krupskaya tarafından hazırlanan 1900’de basılan 28 sayfalık “İşçi Kadın” isimli broşür, Rusya’da kadınlarla ilgili yayımlanan ilk çalışmadır. Çarlık Rusya’sında kadın işçilerin yaşamlarının ve çalışma koşullarının anlatıldığı broşürde kadınların kurtuluşu için işçi sınıfının kapitalizmi yıkmasının önkoşul olduğunu belirtilir.

Bolşevikler, 1905 Devrimi’nin ardından gericilik yıllarında kadınların da içinde yeraldığı kimi grev ve direnişlere müdahale ederken, kadın işçiler arasında düzenli çalışmalar yürütürler, kadın işçilerin taleplerini yükseltirler.

1912 yılından sonra sınıf ve kitle hareketinin yükselmesi kadın işçilerin mücadelesine de ivme kazandırır. 1913 yılında kadın işçilerin önderlik ettiği 8 Mart kutlaması Petersburg’da kitlesel bir şekilde gerçekleşir. 1914 yılında da 8 Mart diğer illerde de kitlesel gösteriler ile kutlanır.

1913’ten sonra Bolşeviklerin günlük yayın organı Pravda’da “Emek ve İşçi Kadının Yaşamı” başlığıyla bir ek yayınlanmaya başlanır. Kadınların yoğun ilgisi üzerine Bolşevik Parti kadınlara yönelik ayrı bir yayın organı çıkarmaya başlar. 8 Mart 1914’de yayın hayatına başlayan Rabotnitsa (İşçi Kadın) 12 bin adet basılır. Savaşın patlak vermesiyle ömrü çok uzun olmayan Rabotnitsa, yine de işçi kadınların taleplerinin savunulması ve kadın işçilere yönelik özgün bir araç olması açısından önemini korumuştur.

1912’den Ekim Devrimi’ne kadar geçen süreçte gerek 8 Mart’larda gerekse kadın-erkek işçilerin direniş ve eylemlerinde kadın işçiler belirgin bir yer tutarlar. Yoksulluğun, açlığın ve savaşın emekçi kadınlarda öfke ve tepkiyi biriktirmesi etkili olduğu kadar, bunların gerisinde gericilik döneminden itibaren ağır illegalite koşullarında dahi Bolşeviklerin fabrika hücrelerine dayanan, işçi kadın kitlelerini hedefleyen çalışma gruplarının faaliyetleri, kadın işçilere yönelik yaygın ve etkili ajitasyon-propaganda çalışmaları yatmaktadır.

8 Mart 1917 ise öfke ve tepkinin doruğa çıktığı tarih olmuştur. Ekmek ve barış talebiyle başta kadınların oluşturduğu kitlenin eylemi politik kitle gösterilerine dönüşmüştür. Şubat Devrimi’nin kıvılcımını çakan 8 Mart eyleminin kendisi olmuştur.

Şubat Devrimi’nin ardından Ekim Devrimi’ne kadar yaşanan ikili iktidar koşullarında da Bolşevikler çabalarını yoğunlaştırdılar. Kitlesel bir şekilde kadınları örgütlediler. Partinin işçi kadın komisyonları tarafından Petrograd’da gerçekleşen konferansa 80 bin kadın işçiyi temsilen 800 delegenin katılması ise devrimin arifesinde kadınlar içinde Bolşevik partisinin etkisini göstermesi açısından anlamlı bir veri sunmaktadır. 

İşçi kadınların güneşi... 

Ekim Devrimi ile birlikte işçi ve emekçilerin olduğı gibi kadınların da özgürleşmesinin koşulları yaratılmıştır. Sosyalist Ekim Devrimi ile Bolşevikler, hızla kadının özgürleşmesi ve eşitliği için adımlar atarlar. Burjuva düzenlerin 130 yılda ulaşamadığı düzeye çok kısa bir sürede ulaşırlar.

“Hiçbir hükümet hatta en ilerici cumhuriyet bile, en ilerici burjuva demokratik devlet bile kadınlara tam eşitlik vermedi. Öte yandan Rusya Sovyet Cumhuriyeti, kadınların eşitsizliği konusundaki tüm hukuki kalıntıları istisnasız derhal süpürüp attı ve bir çırpıda kadınlara kanun önünde tam eşitlik verdi.” (Lenin)

Devrimin ardından çıkartılan genelge ve yasalarla kadınlara yeni haklar tanınır. 17 Ekim 1918 yılında çıkartılan yasa ile kadınlar aile içinde yasal olarak erkeklerle bütünüyle eşit haklar kazanırlar. 1926’da çıkartılan yasayla ise resmi nikahlı ve nikahsız birliktelikler eşit duruma getirilir. Soyadı konusunda kadına hiçbir baskı yapılmaz. Kürtajın yasallaştığı ilk ülke Sovyetler Birliği olur.

Bolşevikler, kadının ancak toplumsal ölçekte üretime katılabildiğinde kurtulacağına inanırlar ve kadının üzerindeki ev yükünü alırlar. Çocuk eğitimi ve ev işini toplumsallaştırırlar. Kırda ve kentte kreş, yuva, anaokulları, gençlik ve çocuk kampları açarlar. Büyük çamaşırhane ve yemekhanelerin kurulması noktasında zorluklara rağmen büyük başarılar elde ederler.

Kadın emeğinin korunmasına ilişkin de ciddi adımlar atarlar. Eşit işe eşit ücret ilkesini hayata geçirdikleri gibi, kadınlara geçmiş dönemde engellenen kimi mesleklerin önünü açarlar.

Ekim Devrimi anne bakımı ve sağlığını koruyucu düzenlemeler yapar. Gebe kadınlar, sağlıklarına zarar vermeyen hafif işlerde çalıştırılır. Gece çalışması ya da fazla mesai yapmaları yasaklanır. Yemek saatleri dışında aralıklarla 3.5 saatlik emzirme izni verilir. Özel dinlenme ve emzirme odaları yapılır. Devlet sigorta fonu tarafından işçi kadınlara bebek giyeceği ve maması almaları için doğum ödeneği verilir. Tüm doğum izni boyunca maaşları tam ödenir. Gebelik izni, doğumdan sonra hiçbir güçlükle karşılaşmadan işlerine dönmeleri gibi uygulamalarla her türlü kolaylık sağlanır. Aynı zamanda 1920’ler ve 1930’larda işçi kadınlara regl dönemlerinde genelde birkaç gün ücretli izin verilir. Bütün bu uygulamaların hepsi, Sovyetler Birliği’nin bütün dünya çapında işçi kadının korunması konusunda tek örnek olduğunu göstermektedir.

Kadını köleleştiren angaryaların toplumsal bir yükümlülük haline gelmesiyle emekçi kadınlar iş hayatında ve ülke yönetiminde kendilerini ifade edecek zamanı ve cesareti bulurlar. Sovyet iktidarında, kadınların tüm meslek alanlarında temsil edilmesini sağlamak amacıyla kadın kitlelerin genel ve mesleki eğitimini yükseltme mücadelesi verilir. Böylesine bilinçli bir mücadelenin sonucu olarak 1936 yılında Sovyet kadınlarının mecliste %33, halk meclislerinde %50 oranında temsiliyetleri vardır.

Ekim Devrimi’nin ardından işçi kadınların Pravda’ya yazdıkları mektuplarda “Ekim Devrimi’nden sonra ancak biz işçi kadınlar güneşi gördük” demeleri tüm bu atılan adımlardan kaynaklıdır.

Bolşevikler, kadınların eşitliği ve özgürlüğü doğrultusunda adımları aynı zamanda kadınların iradesine dayanarak, daha çok kadını sosyalizmin inşası katılmaya seferber ederek başardılar. Bunun için sistemli çalışmalar yürütüler, organlar-örgütlülükler kurdular.

Devrimin öncesinde Bolşevik Partiye bağlı olan işçi kadın komisyonları, 1918’de ‘Jenotyel’ adıyla işçi ve köylü kadınlar arasında çalışma kollarına dönüşür. Bağımsız bir kadın örgütü olmayan, bizzat Merkez Komitesi’ne bağlı olarak kurulan ve çalışan Jenotyel, işçi ve köylü kadınlar içinde belli bir esneklikle çalışma özgüllüğünü de taşır. Jenotyeller, kadınlar içinde ajitasyon-propaganda çalışmalarını yürütmeyi amaçladığı gibi, kadınların sosyalist inşaya en aktif bir şekilde katılması için seferber olur.

Yukarıda kadınların lehine ifade ettiğimiz düzenlemeler, (toplumsal kurumlaşmaların yaratılması ve yönetilmesi, kadınların mesleki ve genel eğitiminin yükseltilmesi, kadın emeğinin korunmasına ilişkin taleplerin hayata geçirilmesi, kadınların kültürel düzeyinin yükseltilmesi ve bu anlamda ideolojik mücadelenin yükseltilmesi vb.) bizzat Jenotyellerin görev ve sorumlulukları kapsamında gerçekleşir.

1930 yılında gerçekleşen SBKP’nin 16. Kongre’sinde Jenotyeller, daha üst bir örgütlenmeye geçiş gerekçesiyle feshedilir. Sonrasında kadın örgütleyicileri olarak ifade edilen kadrolar üzerinden kadınların toplumsal ve siyasal yaşama katılmalarını sağlayacak toplantılar, seminerler düzenlenir. Bu tür etkinlikler, Jenotyellerin dağıtılmasıyla birlikte bizzat ilgili parti örgütleri tarafından gerçekleştirilir.

Kadınlara yönelik bir diğer örgütlülük ise delege toplantılarıdır. En geniş kadın kitlelerini eğitmek ve bilinçlendirmek amacıyla gerçekleştirilen delege toplantıları, binlerce kadının bilinçlenmesi ve gelişmesinde önemli bir rol oynar. Delege toplantılarında asıl olarak kadınların sorunları ele alınır, tartışılır ve çözüm yolları üretilir. Binlerce kadın sorunlarının çözümü konusunda seferber edilirken, edilgen bir konumdan çıkarak sorunların çözümünün parçası haline getirilir. Aynı zamanda bir okul işlevi de gören delege kadın toplantılarından onbinlerce kadın geçer.

Bolşevikler, kadınlara yönelik özel gazete ve dergiler çıkarmayı devrim sonrasında da sürdürürler. Milyonlarca basılan Rabotnitsa (İşçi Kadın), Krestyenka (Köylü Kadın), Delegetka (Delege Kadın)’nın yanısıra, daha sınırlı olarak Sovyet Kadını ve Komünist Kadın (Kommunitstka) da çıkartılır.

‘Milyonlarca kadın bizimle birlikte olmaksızın, proletarya diktatörlüğünü yüretemeyiz, komünist inşaya girişemeyiz. Onlara ulaşmanın yolunu aramalıyız, bu yolu bulmak için incelemeli ve denemeliyiz’ der Lenin, Clara Zetkin ile kadın sorunu üzerine yapılan konuşmada... Nitekim devrim öncesinde ve devrimin ardından Bolşevikler, kadınları kazanmak için yoğun bir çaba sarfetmişler ve bir dizi yolla birlikte çeşitli örgütlülükleri yaratmışlardır.

1930’lar sonrasında başlayan bürokratik bozulma ve yozlaşma sonuçlarını diğer alanlarda olduğu gibi bu alanda da üretmiş, Ekim Devrimi ile atılan adımların ilerletilmesini zora sokmuştur. Bir dizi çarpıklık ve bozulma kadın sorununa bakışta ve pratiğinde de ortaya çıkmıştır. Fakat bu hiçbir biçimde Ekim Devrimi’nin kadının özgürleşmesi doğrultusunda son derece önemli adımlar atmış olduğunu gerçeğini değiştirmez. Nitekim Ekim Devrimi’nin kazanımları sayesinde, yaşanan bürokratik yozlaşmaya rağmen, Sovyetler Birliğin’de kadın gelişmiş kapitalist ülkelerin çok ilerisinde hak ve kazanımların sahibi olmayı sürdürmüştür.

Dolayısıyla kadının özgürleşmesi sorununda da Ekim Devrimi son derece eğitici bir tarihsel deneyim olarak yol göstermektedir. Kadın işçi ve emekçilerin örgütlenmesine ilişkin aldığı tutum, sergilediği pratik, izlediği yol ve yöntemlerden öğrenme görevi önümüzde durmaktadır.

 


Üste