Logo
< Emperyalizm yenilecek, direnen halklar kazanacak!

Bolşeviklerin illegal çalışması - II


 

Bolşeviklerin illegal çalışması - II


3. BÖLÜM

Meşhur Konuşmalar

Tutuklu bulunan Bolşeviğin tüm davranışlarını devrimin, işçi sınıfının ve sınıfın partisinin çıkarları belirliyordu. Bolşevik sorgu sırasında Partinin çıkarı için delil vermeyi reddediyordu. Duruşmada tutukluluk kürsüsünü sınıfın düşmanlarını ele vereceği ve geniş kitlelere Partisinin program ve taktiklerini ilan edeceği kürsü olarak kullanıyordu. Gerçi  “siyasi suçlular”ın kapalı kapılar ardında görülüyordu. Mahkeme; Çarlık görevlileri, soylular sınıfının temsilcileri ve burjuvaziden (mülk sahiplerinin temsilcileri) oluşuyordu. Ama devrimcilerin konuşmaları halka açık yapılıyordu. Konuşmalar illegal basında çıkıyor ve dolayısıyla geniş kitleler arasında elden ele dolaşıyordu. Bu konuşmalar mükemmel ajitasyon malzemesi olarak kullanılıyordu. Ve tüm bir devrimci kuşak onlarla eğitilmişti.

Hem sorgu hem de duruşmada, Bolşevikler önceki dönemin devrimci örgütlerinin deneyimlerini dikkate aldılar. 1870 ve 1880’lerde Çarlık rejimi henüz devrimcilerle anlaşma yöntemini uygulamıyordu. “Çok uzak olmayan” ve “uzak” (sürgün emrinin resmi adıydı) yerlere idari sürgün (duruşmasız yapılırdı) daha sonra uygulanmaya başlandı. O zamanlar Çarlık hükümeti siyasi suçlular hakkında yargı benzeri kararlar veriyordu.  Çarlığın General Trepov’u öldürme girişiminde bulunan Vera Zasuliç’in jüri tarafından yargılanmasındaki talihsiz deneyimleri meşhurdur. Vera Zasuliç hakkında verilen karar suçlu olmadığı yolunda idi. Bundan sonra, Çarlık hükümeti bu tür “deneyim”lerden vazgeçti. Siyasi davalar askeri mahkemelere veya “mülk sahiplerinin temsilcilerinden” yani çalışan kitlenin can düşmanlarından oluşan mahkemelere aktarılmaya başlandı.

Bolşeviklerin mahkeme taktikleri konusunda 1870’lerin devrimcilerinden nasıl deneyimler kazandığını göstermek için o zamanın iki devrimcisi tarafından yapılan parlak ve keskin konuşmalardan alıntılar yapacağız.  Ippolit Mişkin ve dokumacı Pyotr Alekseyev.

Mişkin

Mişkin 1870’lerin ortalarında Rusya’nın pek çok bölgesinde köylüler arasında yürütülen propaganda çalışması yüzünden tutuklanan birkaç yüz devimciden biriydi. Çarlık hükümeti o zamanın devrimci hareketini iflas ettirmek için ülkenin pek çok yerinde yüzlerce ajiratörü.  tutukladı ve yargıladı. 193 devrimci hep birlikte duruşmaya çıkarıldı. Bu duruşma “193’ler duruşması” olarak bilinir. Rusya’da yapılan ilk büyük politik duruşmaydı.  Sanıkların çoğuna göre, daha sonra devrimci hareket içinde önemli roller oynamalarını sağlayan şey devrimci inançlarıydı.

Duruşmaya katılanlar  tek bir merkezden yönetilen, tek bir örgüte bağlı değildi. O zamanların hüküm süren Bakunin’in fikirlerinin etkisi altında, genç aydınlar çalışmalarını ve ailelerini tek edip, eski yaşma biçimlerinden vazgeçtiler. Köylerde yaşayan halka gittiler.  Kendilerini köylerde, bulabildikleri işlerle (öğretmenlik, zanaatkarlık, vb.) geçindirdiler. Amaçları köylülere siyasi bilinç kazandırmaktı. Fakat bu bugün anladığımız biçimde bir örgütlü bir hareket değildi. O zamanki devrimci aydınlar üzerinde hüküm süren ortak fikirlerin birleştirdiği bir hareketti.  Bu nedenle hükümet tarafından yapay olarak tahrik edilen 193 duruşması bir örgütü değil, o zamanın devrimci fikirlerini ortaya çıkardı. Duruşmada Mişkin’in bu fikirlerin ve halkın düşmanlarına karşı devrimci kararlılığına parlak bir yorumcusu olduğu anlaşıldı. O günden bugüne neredeyse bir asır geçti, o zamandan beri meydana gelen dünya çapında  öneme sahip olaylara rağmen, Mişkin’in duruşmada gösterdiği devrimci kahramanlık ve aşkın sevindiriciliğini hissettiren  bir şey yaşanmadı. Mişkin sanık değildi. Yargılara öfkesini boşaltan müthiş bir yargıçtı. Senato başkanının sürekli müdahalesine rağmen (dava senatonun özel bir oturumunda görülüyordu) Mişkin fikirlerini dile getirmeyi başardı.

Mahkeme başkanı Mişkin’i kendisine yöneltilen suçlamalarla sınırlamak istedi. Çarlık hükümetini yargılayacak veya ülkenin ve köylülerin durumun açığa çıkaracak herhangi bir şey söylemesine izin vermedi. Ancak Mişkin devrimci hareketin fikirlerini açıklamak otokratik hükümetin taktiklerini açığa çıkarmak ve halkın çektiklerinin resmini çizmek için kürsüden ülkeye hitap etmekte ısrar etti. Başkan ve Mişkin arasında keskin bir mücadele oluştu ve bu mücadele ancak Mişkin’in mahkeme salonundan zorla götürülmesi ve oturumun şakına dönmüş senatör tarafından kapatılmasıyla son buldu.

Bu mücadele daha Mişkin’in sorgusunun başlarında ortaya çıktı. Başkanı’ın  “Sanık Mişkin, hedefi uzak veya yakın gelecekte, hükümet sistemini devirmek ve değiştirmek olan illegal bir topluluğa üye olmakla suçlanıyorsun” şeklindeki bilinen usulüne karşı Mişkin şöyle cevap verdi; “Bir topluluğa değil fakat Sosyalist-Devrimci Partiye üye olduğumu kabul ediyorum. Biz, büyük Rus Devrimci Partisi’nin çok küçük bir kesimini temsil ediyoruz. Partiden anladığımız, bizimkine benzer fikirlere sahip ( tabi ki genel olarak benzer, özel olarak değil) aralarındaki birlik daha çok örgütsel olan, az veya çok benzer pratik çalışma tarzları yönünden belirlenen insanlardan oluşan bütün bir kitledir.” Mişkin daha da ileri giderek mahkeme başkanının sürekli müdahalesine aldırmaksızın halkın yaşadığı sefalet koşullarını, sömürülüşlerini, üzerlerindeki siyasi baskıyı, Halkın Hareketi’nin tarihini anlattı ve Sosyalist Devrimci Parti’nin program ve taktiklerinin, halkın özlem ve ümitleriyle tam bir uyum içinde olduğunu kanıtladı. İddianame alışılmış bir biçimde altında yatan bir kutsallık ve bilimin reddiyle sanığa isnad edildi. Mişkin bu isnatları protesto ederek reddetti:  “Gerçekleşmesi için mücadele ettiğim, kurulması, faaliyetlerimin amacı olan ideal sosyal yapı içinde zararlı fikirler yaymak gibi ceza gerektiren bir suç olmayacak. Buna dini fikirler, mezhepler, herhangi bir kilisenin, dini kurumun emrettiği  belli ayinleri yerine getirmek veya getirmemekte dahildir. Başka bir değişle, insanoğlunun fikirleri ve bilinci karşısında şiddetin yeri olmayacak... Bizim idealimize göre, bir insanı yalan söylemeye ve ceza tehdidi altında ikiyüzlü davranmaya zorlayacak bir güç olmamalıdır...”

Başkan: “Ama şu anda burada hiç kimse seni yalan söylemeye ve ikiyüzlü davranmaya zorlamıyor. Böyle imalar yapmamanı rica ediyorum”.
Mişkin: “Sizin kanunlarınıza göre ben cezai suçu hak ediyorum. Ortodoks kilisesini terk edip, yerine başka bir inanç yerleştiremem. Sonuç olarak kanun beni ikiyüzlü olmaya zorluyor”.

Başkan söyleyecek daha iyi bir şey bulamayarak sanığın var olan kanunları eleştirme hakkına sahip olmadığını ilan etti. Duruşma ilerledikçe kızgınlığı artan ve Mişkin’in her cümlesine müdahale eden başkanın davranışları daha fazla konuşmanın gereksiz olduğunu mükemmel bir biçimde ortaya koydu. Söylenebilecek herşey söylenmişti. Mişkin sorgu altındayken maruz kaldığı işkenceyi protesto ettiğinde bu durum iyice açıklığa kavuştu. Başkan bu protestonun delilsiz olduğunu söyledi ve Mişkin savcılığa yazılı bir protesto gönderdiğini söylediğinde de, bu konunun savcılığı ilgilendirdiğini, mahkemenin işi olmadığını söyledi.

Sonra Mişkin jandarmaların zor kullanarak bitirmesini engellediği son konuşmasını yapı; “Bu durumda başkanın sayısız müdahalesine maruz kaldıktan sonra son açıklamamı yapmaktan başka yapabileceğim bir şey yok. Şimdi sorguda ifade vermeyi reddeden yoldaşlarımın bu fikirlerinin doğru olduğuna inanmış bulunuyorum. Eğer burada kamuoyu varolmasaydı, bu duruşmanın gerçek karakterini açığa çıkaramazdım. Şu anda burada sarfedilen her içten söz nedeniyle sanığın tartaklandığı herkes için açıktır. Şimdi diyebilirimki ve demek için her hakka sahibim ki, bu bir duruşma değil, içi boş bayağı bir komedi ve daha da kötüsü iğrenç, utanç dolu...” Bu noktada jandarmalar Mişkin’i tartakladılar kollarına yapıştılar ama o boğuk bir sesle cümlesini bitirmeyi başardı: “Bir genel evden daha utanç dolu. Orada kadınlar vücutlarını satarlar çünkü alıcıları vardır. Fakat buradaki yargıçlar, dolandırıcı ve çanak yalayıcısıdırlar. Dolgun ve hatırı sayılır maaşları uğruna başkalarının hayatlarının tüccarlığını yapıyorlar ve insanlığın en sevgili değerleri olan doğruluğu ve adaleti satıyorlar”.

Mişkin zorla dışarı çıkarıldı. Salondaki kadınlar sinir krizi geçirdi ve kargaşa hakim oldu, oturum kapandı ve mahkeme salonu boşaltıldı.

Alekseyev

Dokumacı Piyotr Alekseyev tarafından “50’ler Duruşması”nda yapılan konuşma tamamen sınıf bilinciyle yüklüydü.  Alekseyev onları başkaldırmaya çekmek için halka giden bir aydın değildi. Halkın çektiklerinin intikamcısı hiç değildi. Sınıfının sorunlarını ve gereksinimlerini anlayan gerçek bir proleterdi. Sophie Bardin tarafından örgütlenen bir çevrede özümsediği Narodnik öğretilere rağmen, sınıf içgüdüsü, bütün Narodnik dogmaların üstesinden gelmişti. Ve devrimci hareketin tarihinde ilk kez Rus kapitalizminin korkunç sömürüsünün ve çarlığın siyasi baskılarının izlerini taşıyan, sınıf bilincine sahip bir işçi mahkemede konuşmuş oldu. Alekseyev  Çarlık yargıçlarının karşısına sömürü nedeniyle yıkılmış zavallı bir işçi olarak değil, işçi sınıfının düşmanlarına yaşadıklarının faturasını çıkartan devrimci bir işçi olarak çıktı. Hayal edilebilecek en basit biçimde işçilerin durumunu tasvir etti. Günde 40 kopik ücret için 17 saat çalışıyorlardı. Üstelik bu paradan da en ufak şeyler için ceza kesiliyordu. İşçilerin içinde yaşadığı cehalet ve rezilliği dile getirdi, kapitalistlerden çektikleri hakaret ve cefaları anlattı. “Bu şartlar altında işçiler, en temel insani ihtiyaçlarını bile karşılayamıyorlar. Okumak için hiç boş vaktimiz var mı? Biz yoksullar çocukluğumuzda herhangi bir eğitim görüyor muyuz? Çalışanların işlerini kolaylaştıracak kitaplar yayınlanıyor mu? Nerede ne okuyabiliriz? Rus popüler edebiyatına bir bakınız. Hiçbir şey bu durumu Prens Bova, Yeruslav Lazarevi, Vanka Kain, Gelin Mürekkebin içindedir ve Çorbadaki Damat gibi kitaplardan daha iyi gösteremez. Bu yüzden kitaplar hakkında yaygın düşünce bazılarının eğlendirici, diğerlerinin dini olduğudur. Bu gerçekliktir. Hükümetin, bu gerçekliği işçilerin anlamadığını düşünmesi nafile. Etrafımızdaki insanların bizim sayemizde refah sağladıklarını ve zenginleştiklerini görmediğimizi mi düşünüyorsunuz? Bize neden bu kadar ucuz değer biçildiğini ve paha biçilmeyecek emeğimizin nereye gittiğini anlayamadığımızı düşünüyorsunuz? Neden başkaları zahmet etmeksizin lüks içinde yaşıyor? Çalışan halk, ilkel şartlarda yaşıyor olmasına ve şimdiye kadar ki eğitimsizliğine rağmen, bunu geçici bir bela olarak görüyor. Geçici olarak zorla ele geçirilmiş olan siyasi iktidar için düşünceleri de aynı”.

Çıkış yolu neydi? P. Alekseyev, yapılacak ilk şeyin, kapitalistlerin yanında olan otokrasinin yıkılması olduğunu açıkladı. O zamanlar baskın olan ve siyasi özgürlükler için mücadeleyi benimseyen Bakunin’in fikirleri dikkate alındığında, Alekseyev tarafından ifade edilen fikir cesur bir yenilikti. Konuşmasının sonunda Alekseyev: “ Rus işçi halkı yalnızca kendine güvenebilir, genç aydınlardan başka hiç kimsenden yardım bekleyemez. Sadece onlar bizimle ayrılmaz bir biçimde yürümek istiyorlar. Ta ki, milyonlarca işçinin kaslı kolları havaya kalkıncaya ve askerlerle süngüler tarafından korunan despotizm boyunduruğu toza çevrilinceye dek”.

Duruşmayı izleyen avukatlardan birine göre, Alekseyev’in konuşması kamuoyu ve gardiyanlar üzerinde öyle bir etki yaratmıştı ki hepsi aptallaştı. “Eğer Alekseyev arkasına dönüp, sanık kürsüsünü tek etseydi, hiç kimse onu durduramazdı. Herkes öylesine şaşkındı”.

Onyıllar boyunca P. Alekseyev’in konuşmasının binlerce kopyası esaslı bir ajitasyon broşürü olarak elden ele dolaştı.

Duruşmada Saldırı

Bolşevikler 1870’lerin devrimcilerinden cesaret ve azmi devraldılar. Onlara gibi Bolşeviklerde duruşmalarda kendilerini savunmadılar. Fakat buna 20. yüzyıl Rusyası’nın politik hayatının karışık durumunu yansıtan yeni bir şey kattılar. Siyasi rejime ve Rus kapitalizminin sömürüsüne karşı, kesin eleştiriler yöneltmek yetersizdi. Duruşmada Bolşeviklerin program ve taktiklerini açmak ve bunu diğer illegal devrimci partilerin program ve taktiklerinden ayırmak esastı. Savcı iddianamesinde “uzak veya yakın bir gelecekte kurulu düzeni yıkmaya çalışan” herkesi cezalandıran ceza yasasına göre, bütün partileri aynı kümeye yerleştiriyordu. Savcının bakış açısına göre Bolşevikler, Sosyalist-devrimciler, Menşevikler hepsi suçluydu. Kimisi daha az tehlikeli kimisi daha çok. fark sadece dereceydi. Bu şartlar altında Bolşeviklerin mahkemedeki görevi oldukça zordu. Duruşmadaki konuşmaları, programı, taktikleri ve partinin yürürlükteki görevlerini resmetmek gerekliydi. Duruşmadaki bir Bolşevikten beklenen, partinin pozisyonunu formüle eden bir söylev vermesi değildi.

 Bu kesinlikle ilk devrimin arifesinde yargılanmak durumunda kalan Bolşevikler tarafından gösterilmesi gereken en önemli özellikti.

Örnek olarak bu özellikleri, en açık biçimde gösteren iki konuşmadan alıntılar yapacağız. Iskra gazetesini yayınlayan illegal matbaa Kişenev’le ilgili olarak tutuklanan Leon Goldman’ın konuşması ve Bolşeviklerin Moskova Bölgesinin çalışmaları (1904) ile bağlantılı olarak tutuklanan Bogdan Knunynatz’ın konuşması.

Goldman

1901’de Kişinev’de, Okhrana , daha sonra sol kanadından Bolşevik Parti’nin geliştiği Sosyal-demokrat grup Iskara’nın yeraltı matbaasını kuşatmıştı. İki yıl süren ön araştırmadan sonra, (bu süre boyunca sanıklar hücre hapsinde tutulmuşlardı) dava kapalı kapılar arkasında görülmek üzere geçici mahkemeye getirilmişti (tabii ki mülk sahiplerinin temsilcileriyle birlikte)

İddianame eski sterotip formda “suçlulara” hakim güçlere karşı ayaklanamaya kışkırtmak gerekçesiyle isnat edildi ve baskında ele geçirilen bütün matbu malzeme bu bakış açısıyla değerlendirildi. Münasebetsiz Çarlık hükümetinin aptal ajanlarının devrimci hareketleri analiz ederek; davaları daha uzun tutukluk veya Doğu Sibirya’nın uzak bir köşesine sürgün cezaları içeren kanun hükümlerine uydurmak gibi bir dertleri yoktu.

Hiç şüphesiz, Rusya’daki bütün devrimci eğilimler ceza konuşturması açısından (yüzeysel bir takım farklılıklarla) aynı kefedeydi. Bu yüzeysel farklılıkları belirleyen de, sanığın “suçluluk” derecesiydi. Bu şartlar altında Devrimci Sosyal-Demokratların görevi, duruşmayı esaslı bir hale getirmek ve ülkenin Parti’nin gerçek karakterini bilmesini, program ve taktiklerle tanışmasını sağlamaktı. Kısaca bir Bolşevik duruşmada, özgürken yaptığını yapmak zorundaydı. Parti’sinin program ve fikirlerini anlatmak ve kitleleri Parti bayrağına yazılmış talepler için kavgaya çağırmak.

Kafasında bu düşünceyi taşıyarak konuşmaya başlayan Leon Goldman, şöyle dedi:

“Kişinev’de Sosyal-Demokrat literatür basan gizli yayın faaliyetinde yer aldığımı kabul ediyorum. Fakat iddianameden ayaklanmayı kışkırtmakla suçlandığımı öğrenince çok şaşırdım. Sosyal-Demokrasinin kargaşa ile uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur. Ben bir Sosyal-Demokratım ve Rus Sosyal-Demokrat İşçi Partisi’ne üyeyim”. Daha sonra Goldman, Sosyal-Demokrat Parti’nin program ve taktiklerini açıklamaya geçti.Goldman’ın bu duruşmadaki pozisyonunun 1870’lerin ve 1880’lerin devrimcilerine göre daha olumlu olduğunu belirtmek gerek. Lenin’in önderi olduğu, Sosyal Demokrasinin devrimci kanadının bütünleştiği Iskara grubu, Sosyal Demokratik hareket içindeki oportünist unsurlarla (Ekonomistlerle) olan mücadelesinden galip çıkmış bulunuyordu. Bu mücadelede devrimci Sosyal-Demokrasinin program ve taktiklerinin temel unsurları billurlaşmıştı. Bu iç mücadele ile paralel olarak Liberal hareket ve neo-Narodnik (Sosyalist Devrimci Parti) cephelerinden gelen bir harici ayrılma süreci gündeme geliyordu. Bu sürece, önderliğini Lenin’in yaptığı, Iskra grubu tarafından yürütülen keskin bir mücadele eşlik ediyordu. Pek çok cephede verilen bu mücadele, devrimci Sosyal-Demokrasi ideolojik formu kazandı ve daha sonra Bolşevizme açılan hareketin temelini kurdu.

Bu nedenle Goldman, duruşmada Iskra’nın bütünsel programı sayesinde ileri çıkabildi ve tartışılan konunun sadece bir kargaşa, bir ayaklanma değil; proletaryanın egemenliği altındaki, Sosyal-Demokrasi’nin önderliğini yaptığı bir devrim olduğunu gösterebildi.

Goldman’ın konuşmasını 1870’lerin devrimcilerinin kendi duruşmalarında yaptıkları konuşmalardan ayıran diğer bir özellik vardır. Onun konuşması, yaklaşan devrimin kızıl seheriyle karışık bir tarih döneminin devrimcisinin konuşmasıydı. Şunları söyledi:

“Bizler bu mahkemenin önünde, sanık kürsüsünde duruyoruz fakat suçlu değiliz. Bizler savaş tutsaklarıyız ve hükümetin kendisi, bunun böyle olduğunu bize yönelik davranışları ile ıspatlamaktadır... Hükümet bizleri savaşçı, devrimci ordunun saflarından çekip almış, iki yıl cezaevinde tutmuştur ve şimdi mahkeme önüne çıkararak, bütün Rusya’yı sarsan devrim ateşinden bizleri sorumlu tutmak istemektedir. Mantık bunun neresindedir? Gizli bir matbaa kurarak, manifestolar ve broşürler yayınlayarak hükümetin ülkeyi zorla mahkum ettiği sessizliği protesto ettik. Bu yolla halkın giderek büyüyen konuşma özgürlüğü talebinin, bu süreçte toplumun en geniş tabakaları tarafından hissedilen bir ihtiyacı karşılamaya çalıştık. Ve, eğer otokratik hükümetin bakış açısına göre bizler suç işlemişsek, o halde bu mesnetin sorumluluğu sadece bizim üzerimizde değil, isteklerini yerine getirdiğimiz Rusya nüfusunun muazzam bir bölümününde üzerindedir. Ancak, tüm bir halk suça teşebbüs edemez. Halkın iradesi kanundur ve halkın hükümetin yargılayacağı gün geldiğinde, halk hükümeti sanık kürsüsüne koyacaktır. Hükümetin kendisi, neredeyse tüm Rusya’yı sıkıyönetim altına alarak, açıkça bütün vatandaşlarının siyasi olarak güvenilmez olduklarını ilan etmiştir. Ve bütün siyasi güvenilmezler, yani içlerindeki kölece boyun eğişin yerini toplumsal göreve duygusuna bıraktığı insanlar, devrimci hareketle bütünleşmeli ve Rusya’nın refahını halkın kanından oluşan nehirler üzerinde inşa eden bürokrasinin iktidarından kurtulması için savaşan saflarda yerini almalıdır.”

“Ben, vatanımın gerçek bir vatandaşı olarak bunu yaptım. Bu savaşçıların saflarına katıldım. Bu yüce mücadeleye bütün gücümü ve yeteneklerimi verdim”.

İşte bu, ancak devrimin yolunu ve perspektiflerini net bir biçimde görebilen bir partinin, proleter kitleleri mücadeleye ve zafere yönelten bir partinin temsilcisinin yapabileceği bir konuşmadır.

Knunyantz

Bolşevik Bogdan Knunyantz tarafından yapılan dikkate değer sadelikte ve derinlikteki konuşma, yaklaşmaktan olan devrimin ruhunu dile getirdi.
Knunyantz’ın duruşması 30 Mart 1905’de, Kanlı Pazar olaylarından sonra yapıldı.

Knunyantz’ın tutuklanması sırasında “RSDİP Moskova Komitesi” tarafından imzalanan manifesto ele geçirilmişti. Bu, ona karşı kullanılabilecek tek legal delildi. Knunyantz kendini legal temellerde savunmayı istemiş olsaydı, Moskova Komitesi’ne üye olma suçunu yalanlaması ve kendini aklaması, özellikle Çarlık hükümetinin ajanları üzerinde 9 Haziran’dan beri hakim olan şaşkınlık göz önüne alınarak bakıldığında pek de güç olmayacaktı. Fakat o bunu seçmedi. Bir devrimci, bir Bolşevik olarak, duruşmayı partisinin mücadelesi için kullanmaya karar verdi.

Mahkeme başkanı, Adalet Bakanlığı’nın, duruşmanın kapalı kapıla ardında yapılması emrini okuduğu zaman Knunyantz, mahkemenin bu emri geri çevirip çevirmeyeceğini sordu. Cevap olumsuzdu. Bunun üzerine Bogdan Knunyantz, aşağıdaki açıklamayı yaptı.

“Duruşmanın kapalı kapılar ardında yapılacağı gerçeği, hükümet ile devrimciler arasındaki bu davanın kamuoyunun fikri ile kontrol edilmesini imkansız kılmaktadır. Bu durumda, benim için soruşturma heyetinde yer almanın son derece gereksiz olduğunu düşünüyorum ve sizi hiçbir soruya cevap vermeyeceğim konusunda uyarıyorum. Her fırsatı devrimci fikirlerini yaymak için kullanmayı devrimci görevim olarak gördüğüm için, son konuşma hakkımı saklı tutuyorum”.

Devrimci hareket deneyimi aynı zamanda Çarlık savcıları üzerinde çeşitli izler bırakarak yaşandı. Knunyantz’ın duruşmasında savcı az veya çok politik içerikte bir konuşma yaptı. Rus Sosyal-Demokrat İşçi Partisi’nin siyasi pozisyonu; Partinin enternasyonal karakterine, hem programlar hem de teoriler anlamında, Batı Avrupa sosyalist partileri ile olan benzerliğine ve yalnızca sosyal devrim yoluyla erişilebilecek sosyalist amaçlarına göndermeler yaparak karakterize etti. Ancak Rus Sosyal-Demokrasisinin Batı Avrupa’daki Sosyal Demokrasi gibi olmadığını, onlarda durumun barışçıl ajitasyon ve fikirlerin propagandasından ibaret olduğunu, oysa Rus Sosyal Demokrasisinin işçileri ayaklanmaya ve kitle şiddetine kışkırttığını söyledi. Bunun ikinci bir Pugatshev hareketi (Pugatshev; 1773-1775 arasında Volga’daki köylü ayaklanmasının lideri) olduğunu söyledi.

Knunyantz, konuşmasında savcı tarafından değinilen sosyal demokrasinin karakteristiklerini açımlayarak şunları söyledi: “Savcı, programımızın enternasyonal karakterine ve enternasyonal sosyalizmin öğretmenleri olan Marx ve Engels üzerinde temellendirilmiş teorik bakış açımıza işaret etmekte çok haklıydı. Temel amacımızı (sosyalizmi) ve ona giden tek yolu, ötesinde ekonomik yaşamlarımızın gelişmesinin yattığına inandığımız sosyal devrimi çok doğru bir biçimde gösterdi. Kesinlikle inanıyoruz ki, proletarya sosyalizme ulaşacaktır. Bu, sosyal reformlar yoluyla, kapitalist sistem altında geçici çözümler yoluyla değil, tam da bu sistemin en önemli temeline, üretim araçlarının özel mülkiyetine yönelik uzlaştırılamaz mücadele ile gerçekleşecektir. Ve insanlığın bir kesiminin diğer kesimi üzerindeki sömürüsü, ancak son sözün halkın eline geçmesi ile son bulabilecektir. Bunun için gerekli vazgeçilmez koşu proletarya diktatörlüğü, yani siyasi iktidarın proletarya tarafından zaptedilmesidir”.

Knunyantz’ın duruşmasının yaşıldığı tarihlerde Rusya politik açıdan kaynıyordu. Çarlığın Rus-Japon savaşında uğradığı yenilgiler, 9 Haziran olayından sonra büyüyen işçi hareketi, köylü hareketinin büyümesi, liberal burjuva hareketinin canlanması, bütün bunlar otokratik hükümeti altüst etti. Ayaklarının altındaki zemin kayıyordu. Çarlığın kendi gücüne olan güveni paramparça olmuştu. Devrim, boğazını sıkmaya hazırdı.
Bu tarihsel dönemin tablosu Knunyantz’ın konuşmasında yansıyordu. Şöyle dedi:

“Bay savcı, manifestonun “Kahrolsun Otokrasi!” nidası ile biten son satırları üzerinde özellikle durdu. Fakat bugünlerde kim “Kahrolsun Otokrasi!” diye haykırmıyor? Ülkemizde, bürokratların haris politikaları yüzünden ülkenin içine soktuğu çıkmazdan ancak otokrasinin yıkılması ile kurtulabileceğini, ülkenin kültürel güçlerinin gelişmesinin ancak otokrasinin yıkılması ile mümkün olabileceğini anlamayan iyi niyetli tek bir insan var mı? St. Petersburg proletaryasının kahramanca gösterisinden, bütün Rusya’yı sarsan devrimci grevlerden, birleşik protestodan, üniversite öğrencilerinin boykotlarından, tarımdaki sürekli huzursuzluktan, şimdi ise bugüne kadar cansız olan toplumun eğitimli kesimi arasında yayılan bu harekette sonra otokrasinin günlerinin sayılı olduğu hiç kimsenin gizlisi değildir. bir ay veya ona yakın bir zaman içinde, halk devriminin müthiş dalgası, barbar geçmişimizin bu kalıntılarını tümüyle silecektir. Evet, bütün bunlar o mahkeme için ne anlama gelmektedir? Gerçekten olayları kendi mantıklı sonuçlarına götürdüğümüzde, bütün Rusya halkını sanık kürsüsüne koymanız gerekir; Kimler sanı olacak kimler yargıç?”

“... mahkememiz, ilan ettiği yargıların icra edilip edilmeyeceğinden ve bütün çalışmalarının boşa zaman kaybı olmadığından emin değildir. Mesela benim durumuma bakalım. Savcı bana yönelttiği suçlamayı dayandırdığı 126. ve 129. maddelerin müsamahasız yorumuna göre sekiz yıla kadar kürek cezasına çarptırılmam ve ömür boyu sürgüne mahkum edilmem gerekiyor. Fakat sayın yargıçlar, bu saçma değilmi? Aramızda gerçekten otokrasinin sekiz yıl, hatta bir ya da iki yıl daha yaşayacağını düşünen biri var mı? Hiç birimizin yarından emin olmadığı bir zamanda ömür boyu sürgün cezası size insafsız bir alay gibi gelmiyor mu? Bütün Rusya kaynıyor. Çok yakında hükümetten, mahkeme, emir ve yargı süprüntülerinden geriye hiç bir şey kalmayacak. Ve şimdi duruşmada onlar genç Rusya’nın en kuvvetli adayları arasında yerlerini alacaklar. Sayın yargıçlar, bunlara rağmen nasıl oluyorda ciddi ciddi kağıt üzerinde geçici çözümler düşünebiliyorsunuz?.”

Yargıçlar içinde bulundukları müşkül durumu kavramış olacaklar ki, Knunyantz yaptığı sert ve dokunaklı konuşmaya rağmen sadece dört aylık hapis cezasına çarptırıldı.

Avukat kullanılması

Bolşeviklerin duruşmalarında avukatın rolü konusunda bir iki söz etmek gerekiyor. Bazıları sorabilir: Eğer Bolşevikler mahkemede “savunma” yapmadılarsa, avukata ne gerek vardı? Bu tutarsızlık değilmiydi?

Ancak, siyasi duruşmalarda avukat tutmak çok yararlıydı. Her şeyden önce uzun zamandır toplumla ilişkisi kesilen devrimci tutuklu, avukat sayesinde dış dünya ile ve partisinin temsilcileriyle kontak kurma olanağı kazanıyordu. Avukatlar, devrimci harekete duydukları sempati nedeniyle bu biçimde hareket etmeyi reddetmiyorlardı. Avukatın tutukluyla duruşma öncesinde ve duruşma esnasında yalnız görüşebilme olanağı, bu ilişkinin kurulmasını sağlıyordu. Hücre hapsinde olan bir insan, dış dünya ile kurulan bağlantının önemini iyi bilir. Bu bağlantılar, aktif devrimci saflardan alıkoyulan yoldaşın devrimci ruhu korumasına yardımcı olur. Çoğu zaman karşılıklı alışveriş ve okuma yazma faaliyetleriyle hareket için çalışmaya devam etmesine sağlar. Hapisten kurtuluşunu hazırlayan bir devrimci tutuklu için, dış dünyayla kurulacak bağ çoğu zaman olmazsa olmaz koşuldu. İkinci olarak, cezası hükümet tarafından kapalı kapılar ardında hazırlanmakta olan devrimci için, mahkeme salonunda davaya müdahale etme, konuşma ve mahkemeyi bizzat hükümetin formüle ettiği mahkeme prosedürünün kurallarına bağlı kalmaya zorlama yetkisine sahip birinin bulunması çok önemliydi. Bu kurallar, devrimciler sözkonusu olduğunda mahkeme organları tarafından sistematik bir biçimde ihlal ediliyordu. Devrimcinin tanışık olmadığı bu kurallar, çoğu zaman devrimcinin Çarlığın suçlarını ortaya sermesini ve partinin tutumun netleştirmesini kolaylaştırıyordu. Son olarak, siyasi davalar kapalı görüldüğü için kamuoyu kontrolünün olmadığı duruşmalarda, savunma avukatı kamuoyunun temsilciliği rolünü üstleniyor ve duruşmada olup biten herşeyi kamuoyuna ulaştırıyordu. Hükümet gerçeği; mahkemenin sırlarını, işkence odasını, bütün olayları ve davanın detaylarını kamuoyundan saklamayı başaramadı. Hepsi avukatın aracılığıyla kamuoyuna maloldu

Ancak avukatın hizmetlerini buyureden Bolşevik, onun hareket alanını kısıtlar. Avukat yalnızca davanın hukuki taraflarıyla ilgilenmek zorundaydı. Müvekkili korumak ve cezayı hafifletmek amacıyla sanığın siyasi savunmasını veya Bolşevik Parti’nin görüşlerini analiz etmeye karışamazdı. Göveri oldukça mütevaziydi. Duruşma sırasında delilleri kanuni olarak zayıflatmak, ajanların ve polis görevlilerinin delillerini yalanlayarak, suçlamalarını çürüklüğünü göstermekle yükümlüydü. Savunma konuşmasında, kanuni uzlaşma sağlayabilmek için davanın legal açıdan bir tahlilini yapmak zorundaydı. Tabii ki, müvekkilinin beraat etmesini veya en azından hafif bir cezaya çarptırılmasını sağlamak için elindeki bütün hukuki delilleri ileri sürecekti.

Davanın siyasi taraflarına gelince, avukatın konuşmasında ülkenin; davanın ortaya çıkmasına neden olmuş politik koşullarının krokisini çizmesine izin verilirdi. Ancak bir biçimde Bolşevik Parti’nin görüşleri üzerine konuşamazdı. Bir Bolşevik, Parti üyesi olmayan avukata, Parti adına konuşma görevi veremezdi. Bu görev suçlama altındaki Bolşeviğin kendisine aitti.

Lenin yoldaş tarafından Stasova ve tutuklu Moskova Bolşevikleri’ne sorgu ve duruşma sırasında izlemeleri gereken hareket çizgileri ile ilgili sorularına yanıt olarak yazılan ve aşağıdaki satırlarda yer alacak olan mektup, savunma avukatının rolünün Bolşevikler tarafından ne ölçüde sınırlandırıldığını çarpıcı bir biçimde göstermektedir.

Lenin’den Y.D. Stasova’ya v e Moskova hapishanesindeki diğer yoldaşlara bir mektup, 19 Haziran 1905

Sevgili arkadaşlar,

Mahkemede izlenecek taktiklere ilişkin mektubunuzu aldım (Absolute’ın mektubunda ve bilinmeyen bir tarafından sözlü bildirilen notta). Absolute, iki görüş noktasının varlığını yazıyor. Not ise, aşağıdaki şekilde yeniden inşaya çalışacağım, tahminen kafalarda üç farklı fikir oluşturan üç gruptan söz ediyor.

(1) Mahkemeyi tanımayı reddetmek ve kesinlikle boykot etmek. (2) Mahkemeyi tanımayı reddetmek ve duruşmalara katılmamak; ama sadece kanunun muğlaklığından yola çıkarak, mahkemenin yetki yetersizliği hakkında konuşacak, son savunma konuşmasında bir ilke ve program deklarasyonu yapacak ve bir jürinin yargısını talep edecek bir avukat tutmak, (3) Aynı şey davalının son demeci içinde geçerli, duruşmayı bir ajitasyon aracı olarak kullanmak, bu amaçla legal avukatın yardımıyla duruşmalarda yer almak, duruşmanın kanunsuzluğunu göstermek ve hatta şahitleri çağırmak (suç iddia edilen saatte başka yerde olduğunu ispat etmek, vb.)

Bir de, daha ileri aşamadaki soru var; Sadece sosyal demokrat inanca sahip biri olduğunuzu mu söylemelisiniz, yoksa RSDİP üyesi olduğunuzu kabul mü etmelisiniz? Bu soru üzerine bir broşür gerektiğini söylüyorsunuz. Takip edecek herhangi bir deneyim olmadan, doğrudan doğruya bir broşür çıkarmanın tavsiye edilebilir olmadığını düşünüyorum. Belki olanak doğduğunda, bundan gazetede bir şekilde söz etmeliyiz. Belik hapisteki tutuklulardan biri gazete için kısa bir mektup yazar (bu, beşbin ile sekizbin arası mektup eder). Bunun tartışmayı başlatmak için en iyi yol olacağını düşünüyorum.

Kişisel olarak henüz bir fikir oluşturmuş değilim ve kendimi geri dönülmez bir noktaya getirmeden önce konuyu hapiste olan veya duruşmaya çıkmış yoldaşlarla detaylı bir şekilde konuşmayı tercih etmek durumundayım. Böyle bir konuşmayı başlatmak için konuya ilişkin düşüncelerimi belirtmeliyim. Pek çok şeyin duruşmanın nasıl bir duruşma olacağına bağlı olduğunu düşünüyorum. Yani duruşmayı önce ajitasyon amacı için kullanma olasılığının olup olmayacağına. İlk önce (1) politika buna izin vermez. İkinci durumda olabilir. Ancak eğer duruşmayı ajitasyon amacı için kullanma şansı sözkonusuysa (3) nolu politika makbuldür. İlke ve program deklarasyonunu içeren bir konuşmanın genel olarak en makbulü olduğunu, çok faydalı ve çoğu yerde ajitasyonel bir etkiye sahip olacağını düşünüyorum. Özellikle hükümet mahkemeleri kullanmaya başladığında, sosyal demokratlar, program ve taktikleri hakkında konuşmalıdırlar. Bazıları kendini parti üyesi, bilhassa belirli herhangi bir örgütün üyesi olarak açıklamanın, kendini sosyal-demokrat inanca sahip olarak açıklamanın ve açıklamayı bununla sınırlamanın daha doğru olduğuna inanıyor. Ben, bağların tümüyle konuşma dışı bırakılması gerektiğini düşünüyorum. Örneğin şöyle konuşmalı: “Açık nedenler yüzünden örgütsel bağlarımla ilgili konuşmamalıyım. Fakat ben bir sosyal demokratım ve partimizden söz edeceğim.” Böyle bir formülasyonun iki avantajı var; Doğrudan ve belirgin bir biçimde bağlarla ilgili (yani bir örgüte bağlı olunup olunmadığı, eğer öyleyse hangisine bağlı olunduğu vs.) konuşulmayacaktır. Ama aynı zamanda bizim parti hakkında konuşulacaktır. Bu, mahkemelerdeki sosyal demokrat içerikli konuşmaların, parti konuşma ve açıklamaları olabilmesi, partinin bu propagandadan yararlanabilmesi için gereklidir. Başka bir değişle resmi bağlarımı atlıyorum, onları sessizce geçiyorum, resmi olarak herhangi bir örgüt adına konuşmuyorum fakat bir sosyal demokrat olarak, mahkemeye bizim partimiz adına konuşuyorum ve beyanlarımın sosyal demokrat yayınlarımızda şu şu broşür, dergi ve gazetelerde ileri sürülen sosyal demokrat görüşleri açıklama gayreti olarak kabul edilmesini talep ediyorum.

Avukatlara gelince¸ avukatlar elde iyi tutulmalı ve hizaya getirilmeli. Çünkü bu entellektüel bozuntularının ne pis işler peşinde koşacağı belli olmaz. Peşinen uyarılmalılar: “Buraya bak, lanet olası dolandırıcı eğer en ufak münasebetsizlik veya siyasi oportünistlik yaparsan (eğer sosyalizmden olgunlaşmamış veya yanlış bir şeymiş gibi söz edersen ya da sosyalizmin çılgın bir aşk olduğunu, sosyal demokratların güç kullanmayı reddettiklerini vb. söylersen) ben davalı , hemen orada dizginlerini çeker, seni hain diye adlandırır ve böyle bir savunmayı reddettiğimi açıklarım vb.”.  Bu tehditler yapılmalı, yalnızca zeki avukatlar işin içine girmelidir. Diğerlerine ihtiyacımız yok. Avukatlara baştan şunlar söylenmeli: “Mahkemeyi sürekli eleştirin, şahitleri ve savcıyı şaşırtın, savunmanızı savcının mükemmel bir biçimde uydurduğu cezalarla sınırlayın. Duruşmaların Şemyakin duruşmasına benzer yanını ön plana çıkarın (Eski bir Rus öyküsünden alınan yargıç Şemyaka hakkında anlatılan adaletsiz bir duruşma)”. En uyanık liberal bir avukat bile sosyal demokrat barış dolu dünyasından söz etmeye aşırı derecede eğilimlidir. Çünkü bunun Adolf Wagner gibi insanlar üzerinde bile varolan kültürel etkisinin farkındadır. Bütün buna bezer girişimlerin baştan önüne geçilmelidir. Aguste Bebel’in söylediği gibi, avukatlar en tutucu insanlardır. Onlara “Çizmeyi aşma, yalnızca bir avukat ol, devletin (mülk sahiplerinin) şahitlerini ve savcıyı alaya al, en çok ta böyle bir duruşma ile serbest ülkelerdeki jürili duruşmaları karşılaştır. Davalının inançları nedeniyle aldığı tutumlar hakkında söz söyleme. Senin gibi sefil bir liberalin devrimci inançlar hakkındaki anlayışı o kadar kısır ki, bunları söylerken bile banal bir şey söylemekten kaçınman mümkün değil” denmeli.

Tabii ki bütün bunların avukata “ a la Sobakeviç” (Gogol’un ölü canlarındaki eli sıkı toprak sahibi tiplemesi) bir tarzda açıklanması gerekmiyor. Bu yumuşak, incelikli ve ketum bir biçimde yapılabilir.

Fakat en iyisi, avukatlara dikkat etmek ve onlara güvenmemektir. Özelliklede sosyal demokrat bir parti üyesi olduklarını söylediklerinde (tüzüğün birinci maddesinde olduğu gibi) 2

Duruşmalarda yer almama konusu, “avukat” sorusuna bağlıdır. Avukat tutmak duruşmalarda yer almak demektir. Öyleyse neden mahkeme şahit göstermek ve ajitasyon yapmak için duruşmalara katılın masın? Tabi ki, bunu yaparken kendini savunamayacak bir konuma düşmemeye çok dikkat edilmelidir. (broşürde, edilmemelidir)

Duruşmayı yöneten yargıcın ilk sorularına cevap vermeden önce şu açıklamayı yapmak gerekir: “Ben sosyal demokratım. Mahkemeye sunacağım konuşmamda bunun ne anlama geleceğini açıklayacağım. Her duruşmada yer alıp almayacağım tamamen şartlara bağlıdır.” Farzedelim ki suçlu olduğunuz kanıtlandı, şahitler doğruyu söylüyor, tüm suçlama tartışmasız yazılı delillere dayanıyor. Bu durumda duruşmalara katılmanın hiçbir faydası olmayabilir. Bütün dikkatin ilkelerin açıklanmasında yoğunlaşması gerekir. Ancak; gerekçeler şüpheliyse, polisin şahitleri çelişkili ise ve yalan söylüyorsa davanın düzemece olduğunu göstererek propaganda yapma fırsatının kaçırılmaması gerekir. Pek çok şey de, savunmayı yapacak kişilere bağlıdır. Eğer çok yorgun, hasta veya bıkkın durumdalarsa ve eğer aralarında “savunma sanatı”, kelime oyunu konusunda deneyimli birisi yoksa, duruşmalarda yer almayı reddetmek, bu yönde açıklama yapmak ve önceden hazırlanması tercih edilen ilkelerin açıklanmasını hazırlanmak daha uygun olacaktır. Her halükarda sosyal demokrat Partinin taktik, program ve ilkeleri işçi sınıfı hareketi, sosyalist amaçlar ve ihtilal üzerine yapılacak olan konuma en önemli şeydir. Sonuçta bir kes daha tekrar ediyorum: Bunlar, hiç bir biçimde sorunu çözme girişimleri olarak algılanmaması gereken ilk düşüncelerimdir. Deneyim bize kesin fikirler verinceye kadar beklemeliyiz. Ve bu deneyimi biriktirirken yoldaşların çoğu, somut durumların tahlili ve devrimci içgüdüleri tarafından yönlendirilmek zorunda olacaklardır.

(Bu broşürü çevirip Türkçe yayınlayan kaynak belli olmadığı için
 burada bunu bir bilgi olarak veremiyoruz.../TKİP)

 

Dipnotlar:

1) Zubatov, bir zamanların Okhrana Moskova bölüm şefi, kendisinden sonra Zubatovschina diye adlandırılan “polis sosyalizmi”nin kaşifi ve kurucusu. Çarlık hükümeti ve Okhrana’nın örgütsel aygıtı tarafından desteklenen Zubatov, 1890 ve onu takip eden yıllarda o zamanlar hızla gelişen devrimci işçi hareketini bozguna uğratmak amacıyla Okhrana ajanları tarafından yönetilen bir dizi işçi örgütü kurdu. Politik olarak ve köyle bağlantılarını koparamamış olanları çeken bu örgütün “platformu” bundan ibaretti: Entelijansya her çeşit “özgürlük” ve devrim ister. Ancak işçilerin sadece maddi durumlarını geliştirmeye ihtiyaçları vardır ve sorun işçilerin sorunlarını çıkarlarını korumaya hazır olan Otokrasi çerçevesinde halledilebilir. Zubatov bu örgütün kitleler arasındaki popülaritesini arttırmak için, bu polis deneyimlerinin yüküne katlanmak isteyen burjuvazi ile çelişkiler yaratmak amacıyla işi grev çağrısında bulunmaya götürecek kadar zorluyordu. Bu sürtüşmelerde Zubatov hareketi ilk yenilgilerini tecrübe etti. Zubatovischina’nın son çöküşü ilk devrimden önce Zubatov örgütlerinin çerçevesinin proletaryanın devrimci sınıf hareketini geri çekmek için çok zayıf olduğunun ve bu örgütlerin devrimin çıkarlarına hizmet etmeye başladığının açıkça ortaya çıkması ile gerçekleşti. Gapon hareketi Zubatovischina’nın son eseri idi. 9 Haziran 1905’ten sonra, papaz Baba Gapon işçilere Kışlık Saraya Çar’a dilekçe vermeleri için rehberlik etti ve işçilerin Çar’ın askerleri tarafından merhametsizce vurulduğu zaman “polis sosyalizmi” ile ilgili bütün illüzyonlar dağıldı.

Zubatov, “öğreti”lerinin tohumlarını eline düşen devrimci tutuklular arasında yaymak için çok uğraştı.

2) Lenin bu paragrafı yazdığında Partiye üye olma kurallarından biri programı kabul ettiğini açıklayan ve aidatını ödeyen herkesi kabul ediyordu. Bu kurala göre, üyenin aktif parti çalışması yapmasına ve bir parti örgütünde yer almasına gerek yoktu. Martov’un başını çektiği bu Menşevik üyelik kriterine karşı Bolşevikler Lenin’in önderliğinde partinin kapılarını bütün oportünist unsurlara açtığı gerekçesiyle savaştılar. Bu mektup yazıldıktan birkaç ay sonra Bolşevikler parti içinde çoğunluğu kazandılar ve tüzüğün birinci maddesini, sadece aktif parti çalışması yapanların yani parti örgütlerinden birinde çalışanların partiye üye olabilmeleri biçiminde değiştirdiler.


Üste