Logo
< Parti programı ve tüzüğünün değiştirilmesi sorunu

İşçiler ve parti üyeliği


Sorulara yanıtlar...

İşçiler ve parti üyeliği

 

H. Fırat

Kriterler, koşullar ve parti üyeliği

Yoldaşlardan birinin bir sorusu var, söylediği özetle şudur: Burada parti üyesinin görevleri tanımlanırken, epey kapsamlı, bütünsel ve ideal bir devrimcilik tablosu konuluyor ortaya. Oysa mücadele içerisinde şu veya bu oranda samimiyetle yer alan ve partiye de katılmak isteyen parti sempatizanı işçiler çıkacaktır. Parti onların karşısına bu düzeyde bir devrimcilik beklentisiyle mi çıkacaktır? Onların başvurusunu buradaki koşullarla mı karşılayacaktır?

Yoldaş, doğal olarak şunları da ekleyebilirdi sorusuna: Bu, partiyi darlığa mahkum etmez mi? Bu yükümlülükler silsilesi, partinin kapısını proleter kökenli olanlara büyük ölçüde kapatmış olmaz mı?

Aslında konunun ele alınışı içinde bu sorulara yeterli yanıtlar verildi bir biçimde; parti üyeliği tanımı üzerinden söylenenlerin içinde bu yanıtlar açık ya da örtük bir biçimde var. Genel planda bir partinin temel üyelik kriterleri üzerine somut yorum, birkaç temel önemde öznel ve nesnel etkene bağlıdır. Bir, öznel bir etken olarak, öncelikle partinin büyüme ve olgunlaşma düzeyine; iki, nesnel bir etken olarak, içinden geçilen özel siyasal koşullara; ve üç, partiyi kuşatan dış koşullar anlamında yine nesnel bir etken olarak, sınıf mücadelesinin gelişme düzeyine ve seyrine...

Parti üyeliğine ilişkin asgari kriterlerin yorumu, başlıca bu üç temel etkene bağlı olarak ele alınır. Ve öyle dönemler gelir ki dedim, mücadelenin alevlendiği bir aşamada, şu veya bu fabrikadan partiye akan işçi grupları, içinde yönetici çekirdeklerin de olduğu geniş parti birimlerine dönüşür. Parti kapılarını saflarına sınıftan bu tür akışlara cesaretle açar. 1905 Devrimi döneminde Bolşeviklerin, parti örgütünün profesyonel omurgasını korumak kaydıyla, yarı-legal hale getirerek ve kitlesel çapta işçi akışlarına açarak, partinin örgütsel yapısında gündeme getirdikleri değişiklikleri bunu örnek verdim.

İşçi üye adaylarına karşı esneklik

İyi ama, partiye samimiyetle bağlı olmakla birlikte, daha çok bir profesyonel devrimcinin özellikleri olarak tanımlanan buradaki bir dizi yükümlülüğü yerine getiremeyen işçi başvuruları ne olacaktır sorusuna yine de yanıt gerekli denilecektir.

İşçi sınıfı devrimcileri olarak biz komünistler, işçi sınıfına ve işçi sınıfı saflarından çıkan devrimci bireylere elbette öncelikle güveniyoruz. İşçi sınıfı, içinden davaya bağlılıkta en sağlam militanları çıkartabilecek tutarlı devrimci tek sınıftır. Sınıfın saflarından çıkan devrimcilerin üstünlükleri ve zayıflık alanları da iyi kötü bilinmektedir; konuya ilişkin tartışmalarda sorunun bu yönü sıklıkla ortaya konulur.

Ama soruna daha somut, bugünkü durum üzerinden bakıldığında, sınıf hareketinin bugünkü geriliğine de bağlı olarak, bir partiye yakınlık duydukları halde, değil burada tanımlanan yükümlülükleri yerine getirmek, partinin herhangi bir organına girmekten kaçınabilen işçi sempatizanlar pekala olabiliyor. Partinin illegal örgütüne büyük saygı ve güven duyan, ama bu örgüt içinde yer almaya da pek ya da kolay kolay yaşamayan, çok sayıda iyiniyetli parti taraftarı işçi de olabiliyor, nitekim var da. Doğal olarak bunlar bu halleriyle parti üyeliğine kabul edilemezler.

Ama bunun dışında, partiye samimiyetle bağlı olan, partinin örgütsel denetimi altında çalışan çeşitli işçi üyeleri almakta temkinli davranmak bir yana bunları partiye girmeye cesaretlendirmek için özel bir çaba harcıyoruz, parti üyesi olmaları için onları özel tarzda teşvik ediyoruz. Bu konuda partinin dar kapıcı tavrı bir yana, tersine, işçi sempatizanların cesaretsizliği, kendilerini hazır hissetmemeleri, önümüze aşılması gereken bir engel olarak çıkıyor. Bunun gerisinde hiç de tüzükte yeralan yükümlülükler silsilesi yok. Burada önemli olan, parti üyesi olmak isteyenin bu hükümlere uygun hareket etme isteğinde ve kararlılığında olmasıdır, buna ilişkin net bir irade beyanı ortaya koymasıdır. Bunun ötesinde bir engel yok.

Önemle altını çizdim, yeniden çiziyorum; parti, saflarına katılan üyelerini bu temel üzerinden eğitmek ve geliştirmekle yükümlüdür. Her bir üyenin başlangıçta bunu ne kadar yerine getirebileceği göreceli bir durumdur, kişiden kişiye değişir. Partinin düşünce yaşamına aktif bir biçimde katılmak, bir tüzük hükmüdür örneğin. Ama partinin düşünce yaşamına aktif olarak katılamayan bazı yerel yöneticiler bile olabilir pekala, böyle şeyler de mümkündür. Dolayısıyla, burada, tüzüğümüzün parti üyesinin görevleri bölümünde, sınıf bilinçli bir proleterin parti saflarına katılmasını engelleyebilecek herhangi bir hüküm yok.

Ne diyor tüzüğümüzün ilgili bölümünün örneğin b şıkkı? “Parti çizgisini ve kararlarını hayata geçirmek için azami çaba harcamak.” Bir devrimci proleter bunu herkesten daha fazla yapmak potansiyeline sahiptir gerçekte. Buna gücü ve kapasitesi ne kadar yeter, bu ayrı bir mesele. “Azami çaba harcamak”; bu bir teşviktir, bir yol ve yön göstermedir, bir anlamda her parti üyesinin ulaşmakla yükümlü olduğu ideal partili düzeydir. Acaba partiyi büyütmek için bugün bir bütün olarak ne kadar “azami çaba” harcıyoruz? Tartışmaya açık ve yanıtı tek tek üyelerden öte bir sorudur bu.

Bizim insanlarda başlangıçta aradığımız en temel özellik, mücadelede ve partiye karşı inanç ve samimiyet, yanısıra gelişmeye açık olma isteği ve durumudur. Özellikle işçi üyelere karşı pozitif, onlar lehine bir hassasiyetimiz ve esnekliğimiz var, değil ki bu konuda darkapıcı ya da aşırı temkinli davranmak. Ama kuşkusuz peşinen büyük bir çekingenlik ifade eden, ben mevcut durumumla çok az şey verebilirim, bu nedenle de partinin samimi bir taraftarı olarak kalmak isterim diyen bir işçiye de, kalkıp herşeye rağmen gel, parti üyesi ol, denilemez. Denilirse bu zamanla partinin düzeyinin düşürür, devrimci kimliğini ve öncülük misyonunu zaafa uğratır.

Ama gelişmeye açık işçileri daha gelişmelerinin ilk safhalarında parti saflarına mümkün mertebe almak, sadece buradaki tüzük hükümlerinin doğru bir yorumu değil, partinin bu döneme ilişkin politikasının da çok özel bir tercihi olmak durumundadır. İşçileri cesaretle partiye almalı ve hızla bu örgütlü konum üzerinden eğitmeye bakmalıyız. Bizi boğacak, partimizin niteliğini zorlayıp düşürecek kadar bir işçi akını yok zaten bugün ortada. Biz cesaretle işçileri parti saflarına alırız ve en iyi biçimde eğitmeye bakarız. Bütün sorun parti sempatizanı işçilerin de bunu istemelerinde, bu konuda cesaretli davranmalarında.

“Kriterlerde titizlik” adına partinin
 darlığa mahkum edilmesi

Sempatizan militanlık ile parti üyeliği/parti kadrosu farklı durumları ifade etmekle birlikte, birbirleri ile bağlantılı kavramlardır da. Her sempatizan militan aslında potansiyel bir parti adayıdır. Bizim parti örgütlenmesine ilişkin kongre tartışmalarımızda; titiz davranmak adı altında partinin birçok sempatizan militanının partiye almamak, böylece aslında partiyi örgütsüzlüğe mahkum etmek zaafı sert biçimde eleştirilmektedir. Bu güya örgütsel titizlik adına yapılır. Ama biz böylece, çekirdeğimiz sağlam kalsın adı altında, sadece örgütsüzlüğe neden oluruz, parti örgütünün darlığını süreklileştiririz.

Bu sorun kongremizde etraflıca tartışılmış ve eleştirilmiştir. Burada parti örgütünü geliştirip yaymayı ihmal etme biçiminde bir temel zaaf olduğu vurgulanmıştır. Titizlik gibi görünen bu tutumun gerisinde, gerçekte partiyi örgütsel yapı olarak geliştirmemek gibi bir pasifliğin olduğu, son derece açık bir biçimde ortaya konulmuştur. Çevremizdeki insanları cesaretle partiye alalım ve aday üye yapalım, ama onları eğitmeyi de kendimiz için çok ciddi bir sorun haline getirelim denilmiştir. Cesaretle partiye alacaksınız ve sağlam bir örgütsel-siyasal yaşam içinde hızla eğiteceksiniz.

Alıyoruz, ama çok geçmeden problemli hale geliyor birçok yeni aday üye denilecektir. Bu itiraz ya da yakınmaya verilecek yanıt şudur: Demek ki sağlam ve sağlıklı bir örgüt yaşamı kuramıyorsunuz, dolayısıyla saflarınıza aldıklarınızı kendinize benzetemiyorsunuz. Böyle bir durumda ise, elbette birçok yeni üye adayı problemli hale gelir, dahası bir süre sonra organınızı ve çalışmanızı geriye çeker, zaafa uğratır.

Yeni üye adayları başlangıçta, partiye alındıkları o ilk evrede, genellikle büyük bir iyiniyet ve heyacanın yanısıra, bundan da kaynaklanan potansiyel bir ilerleme gücü taşırlar. Partiye ilk katılan insanda partiye tabi olma, partinin çizgisi ve değerleri doğrultusunda kendini geliştirme isteği ve eğilimi vardır. Ama parti buna zamanında yanıt veremediğinde, bir süre sonra o insan sorun olmaya başlar ve parti için bir ağırlığa dönüşür. Partiyi geri çekmeye, kendi geri eğilim ve tercihlerini partiye dayatmaya kalkar, o zaman da ciddi bir problem haline gelir.

Böylesi durumlarda kalkıp, aman bu tür insanları partiye zamansız almanın sonuçları işte bunlar, gelip probleme dönüşüyorlar; bu nedenle bundan böyle sağlamlığından emin olmadıkça bu türden insanları partiye almayalım derseniz, partiyi yine aynı kısır döngüye, aynı darlığa ve örgütsüzlüğe mahkum edersiniz. Kendi kusurlarınızın ve yetersizliklerinizin faturasını partiye ve partinin genç ve deneyimsiz üye adaylarına kesmiş olursunuz.

Sempatizan militan konumu, partiye geçiş için bir ön aşamadır. Partinin görevi durmadan sempatizan militanından yeni üye adayı hazırlamak ve çıkarmaktır. Bunun yapamayan bir parti, kadrolaşamıyor, kendini örgütsel yapı olarak geliştirme sürecinde ciddi zaaflar yaşıyor demektir.

Parti üyeliği ve kadrolaşma

Parti üyesi ile kadrosu da, birbiriyle bağlantılı olmakla birlikte, tümüyle özdeş kavramlar değildir.

Parti üyesi, tüzükte tanımlanmış koşullar çerçevesinde partiye kabul edilmiş kişidir. Bu koşullarda partiye alınmış her kişi, parti hukuku içerisinde, parti aday üyesi ya da üyesi konumunu kazanmış kişi demektir.

Parti kadrosu ise, bu hukuksal çerçevenin ötesinde daha da somut bir anlama ve işleve karşılık düşen bir kavramdır. Kadro politikası, kadrolaşma, kadrosal tercihler, deriz çoğu kere, çoğu durumda. Nedir bu kavramların somut anlamı? Siyasal yaşam sürekli bir gelişme ve değişim içersindedir. Koşullar değişiyor, kitle hareketinin gelişme seyri ve biçimi değişiyor, bu değişen koşullar içinde partinin gelişme düzeyi farklı olabiliyor. Parti kadrosu, bu çerçevede, bu değişimlere de bağlı olarak, parti çalışmasının somut yönelimine ve ihtiyaçlarına yanıt verebilecek tarzda eğitilmiş ve hazırlanmış, buna başarıyla yönlendirilebilmiş insan demektir.

Kadrolaşma, partiye samimiyetle gelmiş militan güçleri, partinin mücadele ihtiyaçlarına uygun olarak eğitmek, örgütlemek, düzenlemek ve donatmak demektir, bir yerde. Devrimci partilerin tarihlerinde; parti yükseliş döneminde kadro politikasında şuna dikkat etti , düşüş döneminde şuna dikkat etti denilir genellikle. Kitlelerin ileriye atıldığı dönemlerde şuna öncelik verildi, geri çekilme ya da durgunluk dönemlerinde ise buna, denilir. Dikkat edin, hep mücadelenin somut durumuna ve ihtiyaçlarına uygun olarak vurgu, dikkat ve tercih değişik alanlara kayıyor.

Parti kadro politikasında, görkemli bir yükselişin yaşandığı bir dönemde, saflarına yeni üye adayları alırken, hem cesur, ama hem de dikkatli davranır. Çünkü her yükseliş bir dalgadır ve devrimci partilerin saflarına genel bir akışı kolaylaştırır, bir yerde olağan genel bir eğilim haline getirir. Parti, hem bir yükselişin ortaya çok sayıda militan çıkaracağını, bunları kucaklaması gerektiğini bilir ve gözetir. Ama hem de yaşanmakta olan dalgaya herkesin kolayında bindiğini, bunun beraberinde partiye zayıf güçleri de taşıdığını bilir, bunu gözeterek, gerekli dikkat ve titizliği de gösterir. Bunlar, kadro politikasının, mücadelenin gelişmesine bağlı olarak ortaya çıkan incelikleridir.

Kadro, döneme ayak uydurabilen, partinin dönemsel yönelim ve ihtiyaçlarına göre eğitilip hazırlanmış, buna yanıt veren partili militandır. Örneğin bu dönemin başarılı kadrosu nedir bizim için? Örgütün güvenliğini titizlikle gözeten, devrimci iç yaşama başarıyla uyum sağlayan, çalışmada atak olduğu ölçüde sabırlı da olabilen, sınıfa politik ve pratik açıdan başarıyla yönelmesini bilendir. Bu dönemde bizim bu özellikleri kişiliğinde birleştirmiş kadrolara özellikle ihtiyacımız var. Kuşkusuz sorunun daha özel yönleri de var; bugünün somut koşullarında, bir illegal örgüt kadrosu ile bir açık alan kadrosundan beklentileri de bir ölçüde farklı olabilir partimizin.

İşçiler ya da genel olarak parti sempatizanları, partiye katıldıkları andan itibaren bütün bunları asgari düzeyde yerine getirmeleri gerektiği düşünürlerse, tabii ki partiye girmeye cesaret edemezler. İşte parti tüzüğünün doğru yorumlanması ve kavratılması bu nedenle özel bir önem taşımaktadır. Örneğin bu türden konferanslar da, tüzük hükümlerinin doğru anlaşılması ve yerli yerine oturtulması için gereklidir, bu nedenle gündeme getirilmektedir.

Partinin öncü devrimci kimliğini
titizlikle korumak durumundayız

Sorulan soru kapsamında altı tekrar çizilmesi gereken bir nokta ise şudur. Mücadelenin yavaş yavaş temposunu yakaladığı, işçilerin politik mücadeleye daha rahat, daha bir istekli ve militanca katıldığı bir evrede, parti işçilere kapılarını cesaretle açar, işçi üye adayları lehine büyük bir esneklik gösterir.

Örgütsel biçimlerde katı olmamak gerekir. Örgütsel biçimler, her zaman mücadelenin gelişme düzeyine ve ihtiyaçlarına göre değişir, ölçüler de aynı şekilde. Ama bir parti öte yandan, burada sıraladığı şeyleri kadrolarına bir perspektif, bir gelişme süreci olarak vermeye de bakar. Biz bir işçiden peşin peşin bunları beklemeyiz, ama bir işçiyi saflarımıza aldığımız andan itibaren de, onu bu doğrultuda geliştirmeye çok özel bir önem veririz. İşçiden o noktada beklediğimiz nedir? Buna açık olmasıdır, partinin eğitici ve geliştirici müdahalesinin önünü kapatmamasıdır, asla hayır ben bu kadarına gelemem dememesidir. Sınıfın öncü partisinde yer alan, bu istek ve iradeyi ortaya koyan bir işçinin de bunu zaten dememesi gerekir. Henüz ya da yeterince hazır olmayabilir, onu hazırlayacak sabrı göstermek partinin görevidir. Ama kendini peşinen geri ve partinin kabul edemeyeceği tercihlerle sınırlayan üyeler için de bizim yapabileceğimiz pek bir şey yok.

Yaparsak ne olur? Yaparsak, parti öncü düzeyini ve niteliğini adım adım yitirir, devrimci kimliği zaafa uğrar, bozulur. Ama öte yandan, parti güçlenip omurgasını sağlam biçimde kurduktan sonra, böyle bir gelişme aşamasında, saflarına daha cesaretle insan, özellikle de işçi ve emekçi üyeler alabilir. Sağlam bir omurgaya sahip olmadan, çok önemli değil, bunlar samimi işçiler, gelsinler, patimizin örgütsel saflarında yer alsınlar, ne de olsa bir işçi partisiyiz derseniz, çok geçmeden aynı samimiyet ve masumiyetle bu geri işçiler sizi geriye de çekerler. Bunun altında kalırsınız. Partinin devrimci öncü kimliği zaafiyete uğrar. Unutulmaması gereken temel nokta şudur; komünist partisi sınıfın devrimci öncüsüdür, saflarına üye alırken bu konum ve misyonunu belirleyici ölçü olarak almak durumundadır.

Pek çok şey geçici olarak kaybedilebilir, ama parti kaybedildi mi herşey kaybedilir. Örneğin dalga çekilir, işçiler bir dönem partiden uzaklaşırlar, biraz geri dururlar. Ama onların yarın, yeni bir canlanmada gerisin geri yeniden geleceklerinden de kuşku duymamak gerekir. Mücadele onları döne döne yeniden kendine çeker. Hani nasıl deniz tekrar tekrar dalgalanır durulur, yeniden dalgalanırsa, sınıflar mücadelesi ve kitleler alanı da bir bakıma böyledir.

Ama parti apayrı bir sınıf örgütüdür, parti tüm öteki sınıfsal örgütlenmelerin üstünde olan devrimci öncü örgüttür. Tüm öteki proleter sınıf örgütlerinin işlevlerini devrimci açıdan başarıyla yerine getirebilmelerinin de gerçek güvencesidir.

Bu nedenle partinin kendini iki anlamda özellikle koruması lazım. İlkin, devrimci kimliğini, bunun güvencesi olan devrimci ideolojik-politik çizgisini; ikinci olarak, örgütsel yapısını, özellikle de profesyonel örgütsel omurgasını korumayı başarabilmesi lazım. Partiler vardır; bir parça sağlam devrimci kimliğe sahiptirler, ama saldırılar karşısında kendini korumayı buna rağmen başaramayabilirler, örgütsel tasfiyeye uğrarlar. Partiler vardır; örgütsel olarak kendini korur, dahası geliştirirler, ama içinden bozulur, devrimci kimlikten uzaklaşır, zamanla bunu tümden yitirirler.

İşte parti, üyelik politikasını saptayıp uygularken, kendini, devrimci kimliğini ve fiziki örgütsel varlığını korumayı, dahası geliştirip güçlendirmeyi titizlikle gözetmek zorundadır. İşçi kökenli üyelere kapılarını açmaktaki esnekliği, öncü devrimci kimliğini korumaktaki titizlikle başarıyla birleştirmek zorundadır. Bu başarıldığında, ortada fazla bir sorun da kalmaz.

(Ekim, Sayı: 223, Haziran ‘01)


Üste