Logo

Kendimizle vermemiz gereken savaşı unutmayalım! - I. Işın


Sınıf devrimcisi komünistler olarak bu düzene karşı mücadele ediyoruz. Bu düzeni yıkmak, yerine sosyalizmi kurmak gibi güçlü bir iddiaya sahibiz. Bu amacımız doğrultusunda pek çok bedeli ödemeyi göze alıyoruz, yeri geliyor ödüyoruz da. Bazı yoldaşlarımız bu düzenin sunabileceği statü-mevki, iyi bir yaşam standardı gibi imkanlardan vazgeçiyor. Bazı yoldaşlarımız mücadelesinde engel hale gelen, çok sevdiği ailesini karşısına alıp onlarla bağını koparmayı göze alıyor. Kimi yoldaşlarımız senelerce zindanlarda özgürlüğünden mahrum kalıyor, vb...

Evet, asıl meselenin bu kokuşmuş düzene karşı devrim mücadelesini büyütmek olduğu bilinciyle hareket ediyoruz. Peki, bu mücadelemizde en kritik halkalardan birisini ne oluşturuyor? Bu sorunun öncelikli cevabı kendi içimizdeki devrimi yapabilmek. Devrimci kimliğimizi sağlamlaştırmak için sürekli olarak içimizdeki küçük burjuva-burjuva kimlikle mücadele etmek. Çünkü pek çoğumuz kapitalist sistem içerisinden çıkıp gelen, onun değerleri ve kurallarına göre şekillenen, ahlaki, kültürel vb., onun verdiklerini almış bireyleriz. Bu nedenle, bu düzeni değiştirmek için değişimi ilk olarak kendi içimizde yapmalıyız. Burjuva kültürün kendi düzen sınırlarına hapsetmeye çalıştığı ufkumuzu aşmak için sürekli olarak çaba sarf etmeliyiz.

Zaaflarımızla yüzleşelim

Kendi içimizdeki devrimi gerçekleştirebilmek ancak tüm zaaflarımızla, eksik yanlarımızla yüzleşmek ve içimizdeki küçük burjuva-burjuva kimliğe karşı sistematik bir şekilde mücadele vermekle olabilir. Bunu gerçekleştirmenin, bu iradeyi sürekli koruyabilmenin ne kadar zor olduğu ise ortada. Marksist eserleri çok iyi okumuş olabiliriz ya da yayınlarımıza çok güzel yazılar yazıyor olabiliriz. Polis saldırısı sırasında korkmadan, cesurca davranabiliriz ya da bir fabrikada işçileri örgütleyen öncü bir işçi olabiliriz... Kısacası şu an için bir devrimci nasıl davranmalıysa öyle davranabiliriz. Ancak “şu an” için en devrimci davranışı sergiliyor olmak, “yarın” da aynı iradeyi gösterebileceğimizin güvencesi değildir. Aynı iradeyi yarın da sürdürebilmemiz devrimci kimliğimizi sürekli geliştirmek, devrimci kolektif yaşamımızı sürekli canlı tutmak, ideolojik-politik olarak sürekli kendimizi geliştirmekten geçmektedir.

Kapitalizmin bizi kendi düzeni içerisine çekmemesini sağlamak için yaşamımızda bir an olsun boşluk bırakmamız gerekiyor. Çokça vurgusunu yaptığımız gibi, devrimciliği part-time yaptığımız bir “iş” olarak algılamamalı, evde, okulda, işyerinde, arkadaşlarımızla gezerken, kısacası tüm yaşamımızı devrimci kimliğimize uygun bir şekilde kurabilmeliyiz.

Zor dönemde devrimci kalabilmeliyiz

Özellikle içerisinden geçtiğimiz dönemde olduğu gibi toplumsal muhalefette baskı ve yılgınlık atmosferinin hakim olduğu, mücadele açısından hareketli süreçlerin yaşanmadığı dönemlerde kişisel zafiyetlerimiz de daha fazla ön plana çıkmaya başlamaktadır. Çoğunlukla bu zaaflar kişiyi devrimci kolektif yaşamdan uzaklaştırarak (bu fiziki bir uzaklaşma olmak zorunda değil) kendi içerisine dönmesi, yani egolarının ön plana çıkmasıyla göstermektedir. Bu çoğu zaman ilk etapta yaptığımız işlere, aldığımız sorumlulukları yerine getirmeye yansımayabilir, genellikle yoldaşlıklarımızla ilişkilerimizin bozulmasına, sorunlar yaşamamıza sebep olur.

Bu durum, kendisini alınganlık, inatçılık, bunalım içerisinde olan ruh hali, yoldaşlarının yaptıklarında ya da söylediklerinde art niyet arama, yapılan hiçbir işi beğenmeme, çözüm yöntemi bulmaya çalışmadan sürekli kusur arama, getirilen önerilere alternatif sunmadan sürekli muhalefet olma, özeleştiri getirmeden sürekli eleştirme gibi bir dizi şekilde açığa çıkmaktadır. Bu durumun üzerine gidilmediği takdirde, bir süre sonra kişi kendisini boylu boyunca düzene kapaklanmış şekilde bulacaktır.

Yukarıdaki tabloyla sonuçlanacak bir duruma düşmemek ve kendi içimizde verdiğimiz devrim mücadelesini diri tutabilmek bizlerin birey olarak ortaya koyduğu irade ve ısrarla yakından ilgili. Ancak bu mücadelede yoldaşlar olarak da birbirimize destek olabilmemiz, kendimizde ve yoldaşlarımızda gördüğümüz zaafları görmezden gelmeyip üzerine gidebilmemiz de son derece önemli. Israrcı olmamız gereken bir diğer nokta da kendimizi bir devrimci olarak var etmemizin en önemli araçları olan örgütsel mekanizmalarımıza sahip çıkmak, bunların amacına uygun bir şekilde işlemesinin sağlamasında ısrarcı olmaktan geçmektedir. Çünkü kişisel zaafiyetlerimizin, örgütsel işleyişimizin zayıfladığı, canlı bir iç yaşamın oluşturulamadığı zamanlarda kendisini daha fazla gösterdiği açıktır.

Baskının, yılgınlığın, devrime olan inancın azaldığı, devrim alternatifi yerine düzen içi çözümlere yönelimin arttığı bir dönemde kararlılıkla zaaflarımızın üzerine gidelim, ısrarcı olalım, kendi içimizdeki devrim mücadelesini kazanalım.


Üste