Logo
< Greif direnişi ışığında işçi ve emekçi kadınların örgütlenmesi

“Sınıf intiharı” üzerine


Bilimsel sosyalizmin, binlerce yılın birikimlerini süzen Marks ve Engels tarafından geliştirilmesiyle işçi sınıfı, ideolojik-felsefi silahlarına kavuştu. Kapitalist üretim ilişkilerinin gelişmesiyle işçi sınıfının etkin bir şekilde tarih sahnesine çıkması ise, bilimsel sosyalizmin maddi toplumsal gücünü yarattı. Bu çakışma bir rastlantı değil, tarihsel-toplumsal gelişmenin belli bir aşamaya ulaşmasının olanaklı kıldığı tarihsel bir olaydır. Kapitalizmin hem ürünü hem mezar kazıcısı olan proletarya tarih sahnesine çıkmadan, ütopik sosyalizmin bilimsel sosyalizme sıçraması mümkün olmazdı. Bu sıçrama gerçekleşmeden, işçi sınıfının bilimsel temellere dayalı ideolojik-felsefi silahlarına kavuşması da olası değildi. Buna karşın tarihsel gelişimin materyalist yasaları, belli bir aşmada bu çakışmanın kaçınılmaz olduğunu göstermiştir.

***

Sınıflı toplumlarda her ideoloji, her dünya görüşü belli bir sınıfsal zeminde boy verir. Dolayısıyla sınıfların dünyayı ve olayları algılayıp yorumlamaları, güncel talepleri, gelecek özlemleri ideolojik tercihlerinde belirgindir. Bilimsel sosyalizmin sınıfsal özü, devrimci partisiyle kenetlenen işçi sınıfı önderliğinde kurulacak olan, sömürüden, kölelikten arınmış eşitlik, özgürlük, kardeşlik dünyasında ifadesini bulur. Bilimsel sosyalizmin maddi-toplumsal güce dönüşebilmesi ise, ancak özlemlerini temsil ettiği sınıfın, yani proletaryanın bu ideolojiyi benimsemesiyle mümkün olur. Bu birleşme hem proletaryanın ideolojiyle silahlanması hem bilimsel sosyalizmin maddi toplumsal gücüne kavuşması için olmazsa olmazdır. Bu birleşmenin siyasal simgesi ise, proletaryanın öncüsü, devrimci sınıf partisidir.

Belirtelim ki, “olağan” dönemlerde işçilerin burjuva ideolojisinin etkisine kapılmaları, seçimlerde ise çoğu zaman gerici partilere oy vermeleri, bu bilimsel-tarihsel olguyu ortadan kaldırmaz. Belirleyici olan sınıflar mücadelesinin gelişim seyridir. Sınıflar mücadelesinin keskinleşmesi, işçi sınıfına, gerici ideolojilerin prangalarını parçalama, kendi sınıf ideolojisiyle, yani bilimsel sosyalizmle buluşma koşullarını sağlar.

***

Bilimsel sosyalizmin maddi toplumsal gücünü işçi sınıfında bulmasına rağmen, devrimci sınıf partileri, farklı sınıf ya da katmanlara mensup kadroları da saflarına çekerler. Zira bilimsel sosyalizm, sadece işçi sınıfını değil, toplumun farklı kesimlerini de etkileyebilecek güçtedir. Öte yandan vahşi kapitalizmin her gün yeniden ürettiği felaketler de, miadını dolduran bu sisteme karşı toplumun farklı kesimlerinde öfke yaratır. 

Bu nesnel toplumsal koşullar, orta sınıfa mensup aydınların, ama daha çok işçi sınıfına yakın küçük-burjuva emekçi kesimlerin politikleşen genç kuşaklarının bir kısmının devrimci sınıf partisinin saflarına akmasını sağlıyor. Özellikle sınıflar mücadelesinin henüz keskinleşmediği koşullarda, parti saflarına katılımda gençliğin oranı, işçilerden fazla olabilmektedir. Bu olgunun yansımaları, özellikle kadro sorununda belirgin şekilde hissedilmektedir.

 

***

Toplumun farklı kesimlerinden devrimci sınıf partisine katılımlarla ilgili tartışma, Marks-Engels dönemine kadar uzanır. Bu tartışmada öne çıkan temel vurgulardan biri ise, bu katılımların, yani parti üyeliğinin partinin programının, tüzüğünün, normlarının kabulünün yanısıra, “sınıf intiharı”nı da zorunlu kılmasıdır. Bu zorunluluk, salt orta sınıf kökenliler için değil, küçük-burjuva kökenli kadro adayları için de geçerlidir.

Parti saflarına katılan gençlerin çoğunda değişme niyeti, mücadeleye katılma isteği ve çabası var kuşkusuz. Bununla birlikte “sınıf intiharı” niyet ve isteğin ötesinde, bilinçli iradi olduğu kadar sistemli bir çabayı da gerektiriyor.

“Sınıf intiharı” bir anda gerçekleşecek bir olay değildir elbette. Bu, çatışmalı ve dinamik bir süreçtir. Sürecin öznesi olan kişinin iradi çabası kritik önem taşısa da, parti kolektiflerinin yol gösterici, motive edici rolü de özel bir önem taşır. Devrimci militanın değişim yönündeki iradi çabası ile partinin yönlendirici müdahalesi gerçekleştiğinde ise, bu sorunun üstesinden gelmek güç olmayacaktır.

***

Değişim/gelişim için genel planda ideal bir hat çizmek nispeten kolay olsa da, “sınıf intiharı”nın pratikte kolay gerçekleşemediğini deneyimler göstermektedir. Zira bu noktada yaşanan zorlanmalarda pek çok etken rol oynamaktadır. Bu etkenlerin bir kısmı parti kolektiflerinden bir kısmı ise kadro adaylarından kaynaklanmaktadır. Bir kısmı öznel, bir kısmı nesneldir. Bir yanda toplumsal mücadelenin gelişim seyri, parti kolektiflerinin düzeyi, değiştirip dönüştürme kuvveti, öte yanda değişim-dönüşümün öznesi olan kişilerin düzeyleri, karakterleri, ciddiyeti, çabaları... Tüm bunlar, şu veya bu şekilde süreci etkilemektedir.

Sorun bir yönüyle karmaşık olsa da, diğer yönüyle yalındır. Öznel-nesnel, bireysel-örgütsel etmenler bu süreci etkilese de, devrimci siyasal faaliyete eşlik eden sistemli iradi çaba, değişip dönüşme iddiası, sonuca gitme kararlılığı varsa, sorunların üstesinden gelmenin koşulları da oluşmuş demektir.

 

***

Değişim/gelişim için nesnel koşullar oluşturulsa da, pratik süreç yine de bazı zorlanmalar içerebiliyor. Bu zorlanmaların bir kısmı parti kolektiflerinin yetersizliğinden kaynaklansa da, değişimin öznelerinde süreci yavaşlatan, hatta kimi zaman sakatlayan pek çok alışkanlığı sürdürebildiğini belirtmek gerekiyor. “Kendinden memnuniyet” hali, değişime “ayak direme”, geçmişin alışkanlıklarından “taviz vermeme”, düzenin kişi üzerindeki etkilerinin yankısı olan bazı alışkanlıkları “özgünlük” sanma gibi tutumlar, gelişmeyi çelen etmenlerin bir kısmıdır. Bunlara, büyük önem taşıyan ideolojik-teorik gelişimin temel edimi olan sistemli okuma konusunda yaşanan zorlanma ya da isteksizlik eklenince, kimi militanlar şahsında değişim ağır-aksak gerçekleşebilmektedir.

Vurgulamak gerekiyor ki, bu ayakbağlarını söküp atma iradesi göstermeden, düzen içi yaşamın alışkanlıklarını aşmak da, kişiliği devrimci bir temelde yeniden inşa etmek de olası değildir. Zira “sınıf intiharı” bir alt-üst oluş olduğu gibi, bir çeşit yeniden doğuştur da aynı zamanda. Ancak yeniyi doğuracak olan bu sancılı süreci yaşamayı göze alanlar, “sınıf intiharı”nı gerçekleştirip, kokuşmuş kapitalizmin prangalarını parçalamayı başarabilirler.

 

***

Bilimsel sosyalizmin dünya görüşünü benimseyip, devrimci bir yaşamı tercih edenler, idealleri uğruna fedakarlıklar yapıyorlar ve gerektiğinde bedel ödüyorlar. Bu kokuşmuş düzende bedelsiz bir onurlu yaşam sürmek neredeyse imkansız. Dolayısıyla düzenin ağırlıklarından kurtulup özgürleşmek için, “sınıf intiharı”nın sancılarına katlamak gerekiyor.

İnanç, coşku ve enerji ile hedefe odaklanma; mücadeleye kendini adama ve bedellerini göze alma; hem düşünsel hem pratik çaba ile toplam faaliyetin öznesi olabilme; eleştiriye maruz kalmanın yarattığı ağırlıklardan kurtulma; örgüt bilinci, sınıf bilinci, sınıfın partisine aidiyet duygusunu kazanma; apolitizmi aşma; ihtilalci militan kişiliğin inşası için devrimci siyasal faaliyete tereddütsüz katılma; misyon bilinci ile hareket etme; yaşamı planlama, hedefleri ve öncelikleri netleştirme; parçalı yaşamı kişilik bütünleşmesini yaratarak aşma, kolektif ile daha ileriden bütünleşme; geçmişin prangalarından kurtularak özgürleşme sürecini başlatma...

Tüm bunlar ancak “sınıf intiharı” yönünde somut adımların atılabildiği bir sürecin geliştirilmesiyle mümkündür.

Devrimcilik örgütsel anlamda olduğu kadar, bireysel anlamda da kapitalizme karşı savaş ilanıdır. Bu savaştan alnının akıyla çıkabilmesi için kişinin, düzenin kendindeki varlığını altetmesi, diğer bir ifadeyle, düzeni öncelikle kendi kişiliğinde yıkması gerekiyor. Böylece düzene karşı ilk zafer, kişinin kendindeki çatışmada kazanılır. Bununla birlikte, büyük zaferlerin onurunu taşıyabilmenin zemini de hazırlanmış olur.


Üste