Logo
< Greif direnişi...

Direniş, sınıf ve bilinç


Emperyalist-kapitalist sistemin egemenliğinde gerçeklik çoğu zaman bir sis perdesiyle örtülüdür. İdeolojik araçlarını seferber ederek dört koldan işçi ve emekçileri kuşatan büyük tekeller ve onların hizmetindeki burjuva devlet kurumları, yarattıkları sahte dünyayı “mutlak gerçek” ilan ederler. Kesintisiz yayılan toz-dumanla gözleri köreltilen emekçilerin azımsanmayacak bir kesimi, “olağan” dönemlerde yaratılan bu yapay dünyanın gerçek olduğu yanılsamasına kapılırlar.

Uzlaşmaz sınıf çelişkilerinin belirgin olduğu kapitalist toplumda, “olağan” dönemler geçici olmaya mahkumdur. Dolayısıyla egemen sınıflar tarafından uydurulan sahte gerçeklik de geçicidir. Zira bu sistemin ürettiği uzlaşmaz çelişkiler “olağan” dönemleri sık sık kesintiye uğratır. İşçi sınıfı ve emekçilerin harekete geçtiği her yerde gerçekliği örten sis tabakası dağılmaya başlar. Buna rağmen, toplumsal hareketler devrime ulaşıp sistemi yıkana kadar, burjuvazi tahrip olan sis tabakasını şu veya bu düzeyde tamir edebilmektedir, kuşkusuz yeni bir toplumsal hareketlilik başlayana kadar...

“Olağan” dönemlerin bilinci

“Verili bilinç”, nesnel koşulların ürünü fakat nesnel sınıf ilişki ve çelişkilerini kavramaktan uzaktır. Verili bilinç durumunu, işçi sınıfına mensup bireylerin kendi sınıflarının varlığından habersiz olmaları şeklinde tanımlamak da mümkündür. İşçi olduklarının farkında olsalar da, verili bilince dayalı bu sınırlı farkındalık, kapitalist toplumun iki temel sınıfından biri olan işçi sınıfının gücünün ve yeni bir dünyanın kurulmasındaki eşsiz rolünün bilincinde değildir.

Tek tek işçilerin, mensubu oldukları sınıfın yıkıcı/kurucu gücünden, geleceği temsil etmesinden, gerçekliği değiştirme ve yeniyi kurma tarihsel misyonundan bihaber olmaları, bu muhteşem gücün ”olağan” dönemlerde atıl kalmasından dolayıdır. Kapitalizmin tek tutarlı devrimci sınıfının atıllığı devam ettiği sürece, burjuvazinin siyasal sınıf iktidarı kendini yeniden üretme imkanı bulur. Zira, mücadele içinde bu bilinç düzeyini aşana kadar, işçi sınıfı tarihsel misyonunu oynayamaz.

“Olağan” koşullar devam ettiği sürece, işçi sınıfı, egemen sınıfların şu veya bu kesiminin peşine takılır. Sermaye sınıfının çıkarlarını pervasızca savunan, her icraatıyla işçi sınıfına saldıran AKP iktidarının, buna rağmen emekçilerden yaygın destek alabilmesi, sahte gerçekliğin bilinç ve davranış tarzı üzerindeki etkisinin çarpıcı dışavurumlarından biridir. Burjuvaziye karşı eyleme geçene kadar işçi sınıfının hareket tarzı, bu bilincin pratikteki dışavurumu olarak yankılanır.

izleyici eylem alanında

Yanılsamalı bilincin sınırlarında kalındığı sürece, işçi sınıfı edilgen bir izleyici konumundadır. Nesnel koşulların, diğer bir ifadeyle kapitalist üretim ve bölüşüm ilişkilerinin zorlamasıyla eyleme geçen sınıf bölükleri, özellikle öncüleri şahsında yaşadıkları bilinç sıçramaları sayesinde, edilgen durumdan aktif konuma geçerler. Böylece seyirci sahaya inmiştir.

Eyleme geçen işçilerin yarattıkları taban örgütlülüğü, özgüven, dayanışma, bir sınıf olarak davranma ve mücadele etme, dostu ve düşmanı tanıma sürecinde yeşeren sınıf bilinci, mücadele süreciyle gelişip serpilir. Sistemin ideolojik aygıtları tarafından kuşatılan bilinç, burada işçinin kendi sınıfının bilincine varması ile zincirlerini parçalar. İzleyici bir kez sahaya inmiştir, artık tribünde pasif bekleyişi reddetmektedir. Zira sınıf bilincine ulaşarak kuşatmayı yardığında, kendi hakikatini yeniden kurabilmek için hareket tarzını da değiştirecektir.

Parçadan bütüne doğru yadsıma

Mevzi direnişler çoğu zaman bir kapitalistle yaşanan çatışmanın ürünü olarak gündeme gelir. Başlangıçta böyle olması doğal, hatta çoğu zaman kaçınılmazdır. Gerçekte bir kapitalist işletmedeki direniş, bu işletme şahsında bir sistem olarak kapitalizmle çatışmaya girmektir aynı zamanda. Bundan dolayı fabrikadaki ağır çalışma şartları, düşük ücretler ve fiili baskılara karşı başlayan direnişler, iki sınıf arasındaki uzlaşmaz çelişkiyi görünür kılarak, eylemci işçilerin bilincinde sıçramalı gelişimin koşullarını da yaratır.

Bir kapitalisti hedef alarak pratik bir hal alan sömürü ve köleliğin yadsınması, bir sistem olarak kapitalizmin yadsınmasına doğru yol alır. Sistemin dayattığı hakikati yıkmak için başlayan eylem, parçada bunu nihai sonuçlarına ulaştırmanın mümkün olmadığını açığa çıkartır. Nesnelin farkına varmaya başlayan bilinç, parçadan bütüne yönelir, tek bir kapitaliste karşı başlayan mücadelenin kapitalizme karşı mücadele ile birleştirilmesi gerektiğini fark eder ve buna uygun bir davranış çizgisi geliştirmeye başlar.

Eylemci işçiler nezdinde görünür hale gelmeye başlayan nesnel gerçeklik, sahte hakikati veri kabul eden yanılsamalı bilincin aşılmasının koşullarını da yaratır. Nitekim sıçramalı gelişim mücadelenin bu aşamasında somut olarak kendini gösterir ve parçadaki sorunlara çözüm bulmak amacıyla başlayan mücadele, eylemci sınıf bölüğü şahsında sermaye egemenliğine karşı mücadeleye dönüşür.

Bilinç dönüşümünde öncü müdahale

Sınıf devrimcileri ve sınıfın öncü-ilerici kesimleri, sistemin dayattığı yanılsamalı bilincin aşılması ve gerçek bilincin gelişmesi, işçi sınıfının kendi gücünün ve misyonunun farkına varabilmesi için yoğun bir çaba harcarlar.

Sınıf eksenli çalışmada öncü müdahale, sınıfın çarpıtılmış hakikatin yansıması olan bilinçten kurtulabilmesi noktasında kritik bir önem taşır. Hem sınıf devrimcilerinin hem sınıfın öncülerinin eğitiminde, mücadele yeteneği ve pratik deneyim kazanmalarında önemli bir rol oynar. Sınıf devrimcilerinin bilincinin pratikte sınanması anlamına gelen bu çalışma, işçilerin bilincinin eylem içinde ve gerçeğe uygun şekilde yeniden kurulabilmesi açısından da vazgeçilmezdir.

Sınıf harekete geçene kadar, sınıf devrimcilerinin çabasının yankıları fazla hissedilmez. Ama hareket bir kez başladıktan sonra, sınıfın eylemindeki dışavurumu somut bir hal alır.

Kapitalistlerle kavgaya tutuşan işçi sınıfı bölükleri ilk adımı, tam farkında olmadıkları/bilince çıkarmadıkları nesnel koşulların zorlamasıyla atarlar. Bu aşamada sınıf, egemenler tarafından uydurulan yapay hakikate itiraz eder ve değiştirme isteğiyle harekete geçer. Sınıflar mücadelesinde grev, direniş, işgal vb. eylemler, bilincin yanılsamalardan arınması ve nesnel olanı kavrayarak gerçeğe dönüşmesi yönünde güçlü bir itki sağlarlar.

Nesnelliğin dayatmasıyla öznel hakikatini değiştirmek için harekete geçen sınıf, nesnel hakikati hızla kavramaya başlar. Sis dağılır, tablo netleşir, dost ve düşman kendini belli eder. Uzlaşmaz iki sınıf, zıt iki dünya daha görünür hale gelir.

Nesnel gerçekliğin farkına varmak, öznel hakikati değiştirmenin, nesnel hakikati değiştirmekle dolaysız bağ içinde olduğunun hissedilmesini sağlar. Mücadele içinde gerçeğin sarsıcı olaylarıyla karşılaşan işçilerin, “Sınıfımız adına direniyoruz” şiarını yükseltmeleri, hızla değişen ve sıçrama gerçekleştiren bilincin dışavurumudur.

Öncü kesimleri başta olmak üzere işçi sınıfının bu değişim sürecine girebilmesi için yeni Greifler, yeni Çelmerler örgütlemek, yeni dönemin Kaveller’ini, Paşabahçeler’ini, Sungurlar’ını yaratmak gerekiyor. Direnişlerin yaygınlaştırılması ve sınıfın bilicinde yaratacağı sıçramalı gelişim, aynı zamanda devrimci sınıf hareketinin gelişiminin koşullarını oluşturacaktır.

Sahte hakikati yıkıp yeni bir dünya kurmak!

Egemen sınıfların dünya görüşü “olağan” dönemlerde işçinin bilincini de istila eder. Özel mülkiyetin, ücretli emek sömürüsünün, yağmanın, zorbalığın ve bu temeller üzerinde yükselen burjuva iktidarın işçi sınıfı tarafından da “meşru” kabul edilmesinin gerisinde bu vardır. Mücadele ve direniş süreçleri, bilinci bu yanılsamadan kurtarmanın nesnel koşullarını hazırlar.

Nesnel koşulların oluşması, işçi sınıfının nesnel gerçekliği kavraması ve buna uygun bir hareket tarzı geliştirmesi için yeterli değildir elbette. Tam bu noktada öncü müdahalenin kritik önemi belirgin bir hal alır. Nesnel koşullar oluşmadan, salt öncü müdahale, işçi sınıfının sınıf bilincine ulaşmasına yetmez. Yine de öncü müdahale, sınıfın kendisi için sınıf haline gelmesini sağlayacak koşulların oluşma sürecini hızlandırır, öncünün deneyim kazanmasını sağlar ve bilimsel sosyalizmle sınıf hareketinin örgütsel birliğini gerçekleştirmenin koşullarını hazırlar.

Burjuvazinin dayattığı sahte hakikati reddederek harekete geçen sınıf, kendi hakikatini bilince çıkarma ve yeni bir dünya yaratma mücadelesine yatkın hale gelir. Hareketin başlaması ve belli bir noktaya kadar gelişmesi “kendiliğinden” gerçekleşebilir. Ancak hareketin daha ileri bir evreye sıçraması, kendiliğinden harekete geçen sınıfın kendisi için sınıf konumuna yükselmesi, öncü müdahale ile mümkün olabilir. Sahte hakikatleri yıkıp, sınıfsız ve sömürüsüz yeni bir dünya kurmanın yolunu açmak için yeni Greifler, yeni direniş mevzileri yaratmaya!


Üste