Logo
< Güncel gelişmeler, politik görevler ve ideolojik donanım

Hedefli ve yöntemli bir yerel seçim faaliyeti!


III. Kongre’den bu yana sınıf ve kitle çalışmasının sorunlarına yoğunlaşan parti, IV. Kongre’de sorunu bir kez daha kapsamlı olarak ele almış, yaratıcı, inisiyatifli, sistemli ve hedefli bir sınıf-kitle çalışmasıyla “darlığı kırma”yı öncelikli yükleme alanı olarak saptamıştır. O günden bugüne, bu temel önemde zayıflığı aşmayı zora sokan tüm örgütsel ve politik yetersizlikler, zaaf ve zayıflıklar çok yönlü müdahalelerin konusu edilmiştir.

Bu çerçevede “çalışma tarzı sorunları”, sorunun çözümünün kilit halkası olarak, son yıllarda parti saflarında döne döne tartışılan sorunlardan biri olmuştur. Verimli ve sonuç alıcı bir sınıf-kitle çalışmasının örgütlenmesinde mesafe almayı zora sokanın temelde çalışma tarzımız olduğuna, bu tarzda köklü bir değişim ihtiyacına işaret eden parti, sorunun üzerine kararlılıkla gitmiştir.

Gelinen yerde sorunun kapsamına ilişkin yeterli bir açıklık taşıyan parti örgütleri, buna uygun bir pratik çaba içindedirler. Halihazırda alınan sonuçlardan bağımsız olarak, içine girilmiş bulunulan yönelim önemlidir. Bazı alanlarda zayıflık ve yetersizlikler sürse de, birçok çalışma alanında hedeflere uygun bir gündelik siyasal faaliyet üzerinden etkili bir sınıf-kitle çalışmasını örgütleme doğrultusunda gösterilen ısrar ve çaba, partinin gelişme süreçlerini zora sokan pek çok sorunu aşmanın yolunu açacaktır.

Dolayısıyla, bugün içine girilmiş bulunulan yönelimin güçlendirilmesi ve zayıflık taşıyan alanlara etkili müdahalelerin yapılması büyük bir önem taşımaktadır. Yaklaşan bahar döneminin bilinen gündemlerinin yanısıra yerel seçim gündemi üzerinden örgütlenecek faaliyet, “çalışma tarzı”nda aldığımız mesafenin sınanması olacaktır.

Bu çerçevede özellikle “yerel seçim” gündemi üzerinden örgütlenecek çalışmada, geçmiş deneyimlerimizi de gözeterek, izlenmesi gereken tarza ilişkin bazı hatırlatmalarda bulunmak yararlı olacaktır. Zira bugüne kadar yoğunlaşmış bir politik faaliyet üzerinden belli bir başarıyla örgütlediğimiz seçim kampanyaları bizi, çalışma yürüttüğümüz alanlarda oturtmakta zorlandığımız sistemli ve hedefli bir gündelik siyasal faaliyetten, dolayısıyla verimli bir sınıf-kitle çalışmasından uzaklaştıran bir rol oynamıştır. Politik etkimizi yaymak adına propaganda materyallerinin yaygın kullanımı üzerinden en geniş kitlelere ulaşma çabasının ağırlık kazandığı bir pratik faaliyet, örgütsel-siyasal kazanımlarının çok sınırlı kalması bir yana, daha önemlisi, çalışma yürüttüğümüz alanlarda sınıf çalışmamızı zayıflatan bir sonuç yaratabilmiştir. Parti örgütlerinin, seçim kampanyaları başta olmak üzere genelde kampanyalara ilişkin değerlendirmelerinde işaret ettikleri temel önemde bir zayıflık alanı olagelmiştir bu.

Bu nedenle, “çalışma tarzı sorunları” ele alınırken, dikkat çekilen öncelikli sorun alanlarından biri, siyasal faaliyetin kampanyalara endekslenmesi ile kampanyaların ele alınış ve örgütleniş tarzı olmuştur:

“Belirlenmiş alanlar/hedeflerde derinleşen ve yoğunlaşan, sürecin öne çıkardığı gündemler üzerinden gündelik olarak kendini üretebilen bir devrimci siyasal faaliyetin örgütlenmesinde yaşanan zorlanma, sonuçta kampanyalara dayalı bir pratiğe eğilimi beslemektedir. Kampanyalar üzerinden bir siyasal yoğunlaşma yaşansa da, sonuçta bu, belli araç ve yöntemlere dayalı bir propaganda-ajitasyon çalışması üzerinden rutinleşen/kendini tekrar eden bir siyasal çalışma pratiğinden öteye gidememektedir.”

“... kampanyalar üzerinden yoğunlaşmış bir politik çalışma yürütmek kuşkusuz bir ihtiyaçtır. Kampanyalar, kitlesel etkinlikler, seçim dönemi faaliyetleri, kurultay, sempozyum vb. türden çalışmalar, parti güçlerinin etkin bir biçimde harekete geçirilmesini, yoğunlaşmış bir siyasal faaliyetin örgütlenmesini kolaylaştırmaktadır. Bu açıdan, kendi içindeki eksiklik ve zayıflıkları ne olursa olsun, belli bir başarının da sahibiyiz.”

“Fakat kendi başına bu tür bir yüklenmenin verimli ve sonuç alıcı bir sınıf-kitle çalışması anlamına gelmediğinin altını, bizzat özdeneyimlerimiz üzerinden, bir kez daha çizmeliyiz. Dahası bu tür bir faaliyet yoğunlaşması sınıf çalışmasında hedeflediğimiz tarzı oturtmayı zora sokmakta, zira bunun kendisi başlı başına bir tarza dönüşmektedir.”

Daha da önemlisi, “kampanya gündemi üzerinden yoğunlaşmanın, hedef alanlara/fabrikalara dönük faaliyeti güçlendirmesi gerekirken, tersine bunda zayıflamaya yol açmasıdır. Oysa kampanyalar yerel faaliyetin hedeflerine uygun bir yoğunlaşmayı ve derinleşmeyi sağlayabilmek durumundadır. Böyle olabildikleri bir durumda işlevsel olurlar ve amaca hizmet ederler. Tüm örgüt raporlarında işaret edilen bu zayıflık, kampanyaların örgütleniş tarzının somut pratiğimiz üzerinden irdelenmesinin önemini ortaya koymaktadır.” (Çalışma Tarzında Köklü Bir Değişim İhtiyacı, Ekim, sayı:258, Şubat 2013)

Kampanya faaliyetinin sağladığı siyasal yoğunlaşma kuşkusuz önemlidir. Fakat bu yoğunlaşma, güç ve olanaklarımızın sınırlılığı koşullarında, bizi dağıtacak, hedef alanlarımızda derinleşmemizi zora sokacak bir rol oynamamalıdır. Özellikle de seçim dönemi kampanyalarında bu önemle gözetilmelidir. Böyle dönemlerde kitlelerin politik ilgisinin artması önemli bir olanak olsa da, kitleler devrimci propagandaya daha açık hale gelseler de, bunun göreli olduğu unutulmamalıdır. Sınıf ve emekçi kitle hareketinin henüz devrimci bir mecraya akamadığı bir süreçte, düzenin çok yönlü kuşatmasıyla sersemletilmiş olan emekçi kitleleri, geniş kesimlere ulaşmayı hedefleyen genel bir propaganda-ajitasyon üzerinden etkilemek kolay değildir. Sadece düzen partilerinin değil reformist sol güçlerin de tüm güç ve olanaklarını harekete geçirdiği, propaganda materyallerinin yoğun olarak kullanıldığı böylesi dönemlerde, daha geniş kitlelere ulaşmayı hedefleyen genel bir propaganda-ajitasyon faaliyetinin yaratacağı etki sınırlı, dahası geçici olacaktır. Dolayısıyla, sürekli ve sistemli bir siyasal çalışma üzerine oturmayan, onunla bütünleşmeyen bir kampanya faaliyeti, ne denli etkin yürütülürse yürütülsün, hedeflenen sonuçları üretemeyecektir.

O halde “seçim kampanyası”, temelde çalışma yürüttüğümüz alanlar üzerinden yoğunlaşan ve derinleşen bir siyasal faaliyeti hedeflemek durumundadır. Elbette bu, girmeyi hedeflediğimiz kimi yeni alanlar üzerinden bir faaliyetin örgütlenmesinden geri durmak anlamına gelmemektedir. Tersine, seçim dönemleri bu açıdan önemli bir olanaktır. Burada asıl işaret etmeye çalıştığımız, “politik etkimizi güçlendirmek” adına, anlamlı bir sonuç üretmeyecek, bizi dağıtacak yaygın bir pratik faaliyet zaafiyetine düşmemektir. Özellikle de propaganda materyallerinin kullanımının ağırlık taşıdığı, “rutinleşme” olarak tanımladığımız faaliyet tarzından kesin bir biçimde uzak durmalıyız. Temelde yoğunlaştığımız alanlar üzerinden işçi ve emekçi kitlelerle yüzyüze gelen bir faaliyet tarzını geliştirmeli, kullandığımız yol, yöntem ve araçlarda bunu önemle gözetmeliyiz.

“Değişik araç ve yöntemleri kullanıyor olmanın başarılı ve etkili bir sınıf-kitle çalışması anlamına gelmediğini de en iyi kampanya pratiklerimiz ortaya koymaktadır. Nispeten zengin araç ve yöntemler üzerinden yürütülen faaliyetlerin sonuçlarına baktığımızda, genelde politik etkimizi yaymanın ötesinde, işçi ve emekçi kitlelerle anlamlı bağların kurulabildiği bir sonucu üretememesi, en temel zayıflık alanıdır. Güçlerimizin sınırlılığı koşullarında, olabildiğince zengin değil, en işlevsel araç ve yöntemler üzerinden kitlelere gitmek, onları hedeflerimize uygun bir tarzda kullanmayı başarabilmek durumundayız.” (agy)

Gündelik siyasal faaliyette/kampanyalarda kullandığımız yöntem ve araçlar emekçi kitlelerle bağlarımızı güçlendirmeye hizmet etmiyorsa, ya da biz bunları bu doğrultuda kullanma başarısı gösteremiyorsak, üzerine gidilmesi gereken ciddi bir zaafiyet alanıdır bu. Zira, siyasal faaliyetin/kampanyaların başarısının temel ölçütlerinden biri, emekçi kitlelerle bağlar kurmanın ötesinde, ilişki içinde olduğumuz emekçilerin bilinçlerini geliştirme, onları daha ileriye çekmede alacağımız mesafedir. Seçim kampanyası sürecinde kullanacağımız yöntem ve araçlarda bu önemle gözetilebilmelidir. Daha çok stand, daha çok bildiri, afiş vb. değil, işçi ve emekçileri bir araya getirebileceğimiz daha çok toplantı, daha çok etkinlik, daha çok eylem, gösteri vb. üzerinden bunu başarabiliriz.

Elbette, afiş, bildiri, pankart, stand vb. araçları kullanmak, onlar üzerinden temel görüşlerimizi ve şiarlarımızı yaymak, hiçbir dönem geri duramayacağımız bir faaliyettir. Fakat özellikle de binlerce, onbinlerce propaganda materyalinin adeta ortalığa saçıldığı seçim dönemlerinde bu araçların “yaygın“ kullanımı amaçlanan etkiyi yaratamayacağı için, çalışma yürüttüğümüz alanlar üzerinden hedefli ve yöntemli bir kullanım çok daha işlevsel olacaktır.

Kısacası, hedef olarak seçilmiş sanayi havzalarında, fabrikalarda, emekçi semtlerinde yoğunlaşan ve derinleşen, gündelik olarak kendini üretebilen devrimci siyasal faaliyet hedefiyle uyumlu, böylece kendi özgün gündemi üzerinden yürütmekte olduğumuz çalışmayı daha da güçlendiren bir seçim faaliyeti!


Üste