Logo
< Soruşturma ve ceza terörüne karşı direniş bayrağı yükseltilmelidir

Kitle çalışmamızın bazı sorunları


Kitle çalışmamızın bazı sorunları

 

Yıllardır sınıf kitlelerine yönelik devrimci bir siyasal faaliyet yürütüyoruz. Bu faaliyet sonucu partimiz sınıf çalışmasında önemli bir mesafe katedip anlamlı bir birikim yaratmış bulunuyor. Ancak henüz sınıf kitleleri içinde istenilen düzeyde bir güç olmayı başarabilmiş değiliz. Bu nedenle, yıllara dayanan bu emeğe, çok yönlü çabaya, soluksuz ve enerjik faaliyete rağmen istenilen düzeyde maddi bir gücün yaratılamamasına yol açan zaaf ve zayıflıkların ne olduğu sorusu haklı olarak saflarımızda değişik yönleriyle tartışılıyor.

Bu soruna açıklık getirmek her şeyden önce kendi pratiğimizin ve deneyimlerimizin somut olarak irdelenmesini, bundan gerekli sonuçların çıkarılmasını gerektirmektedir. Bu yapılmadan ileriye doğru güçlendirici adımların atılması kolay olmayacaktır.

Her devrimci öznenin dayandığı bir ideolojik çizgi ve bu çizginin maddi-toplumsal bir temeli vardır. Siyasal mücadelede devrimci rolünü oynayabilmenin en temel koşullu kendi maddi-toplumsal temeline oturarak somut bir güç haline gelebilmeyi başarmaktır. Sınıf kitleleriyle kalıcı bağlar kurarak maddi bir güç olmayı başarmadan sınıf mücadelesinde bir taraf olarak kendi rolümüzü oynayabilmemiz olanaklı değildir. Bu ise sınıf kitlelerine güven veren, böylece onların somut desteğini kazanan bir çizgi ve devrimci pratik ölçüsünde sağlanabilir.

Sınıf ve emekçi kitlelere güven vermek ise tek başına dışardan seslenmekle başarılamaz. Her olay, gelişme ve gündem üzerinden sınıf ve emekçi kitlelere sistemli ve hedefli bir biçimde seslenmek elbette devrimci siyasal faaliyetin önemli gereklerinden biridir. Bunu sistemli ve sürekli bir tarzda yapamayan bir devrimci parti sınıf ve emekçileri kendi politikalarına kazanmayı başaramaz. Ama bu tek başına sınıf kitlelerini kazanmak için yeterli değildir. Esas olan, bu faaliyeti örgütlenme ve harekete geçirme çabası ile birleştirebilmektir.

Elbette sınıf çalışması alanında aldığımız önemli bir mesafe var. Partimiz siyasal mücadele sahnesine çıktığı andan itibaren tüm dikkatini sınıf hareketine yöneltti. Tüm güç ve imkanlarını sınıf hareketini devrimcileştirme çabasına hasretti. Giderek sınıf kitleleri içinde bilinir tanınır hale geldi. Fabrika temelli sınıf çalışmasında önemli birikimler yarattı, sektörel açıdan anlamlı adımlar attı. Ama tüm bu kazanımlara rağmen sınıfın öncülerini saflarında toplama ve sınıf kitleleri içinde etkisini yayma bakımından yine de sınırlı kaldı.

Bu tabloya yol açan etkenleri irdeleme ve belli sonuçlar çıkarmanın faaliyetimiz geleceği bakımından taşıdığı önem yeterince açıktır.

Bunlardan birincisi, devrimci siyasal faaliyette araç-amaç ilişkisinin doğru kurulabilmesidir. Araçların amaca hizmet eden bir tarzda kullanılması esastır. Oysa araçların kullanımı zaman zaman amaç haline gelebilmekte, faaliyetin başarısı da buradan ölçülebilmektedir. Elbette bu partinin siyasal faaliyet kapasitesinin göstergelerinden biridir, fakat politik-örgütsel faaliyetinin başarısının temel göstergesi asla olamaz.

Tek yanlı bir bakışın ifadesi olan böyle bir pratik, faaliyetimizin esasının gözden kaçırılması, temel hedeflerde yoğunlaşma ve derinleşmede zayıflama, güçlerimizin enerji ve zamanının büyük ölçüde bu araçların kullanımı içinde tüketilmesidir. Aynı zamanda güçlerimizin temel alanlarda yoğunlaşmasının, asli görev ve sorumluluklarının gereklerini yerine getirmesinin en büyük engelidir. Siyasal sınıf faaliyetimizin çok yönlü görev ve sorumluluklarına uygun bir planlama ve görevlendirmenin yapılamaması, bunun sonucu olarak güçlerimizin enerji ve emeklerinin heba edilmesidir. Çoğu zaman güçlerimiz çok sayıda metaryal kullanmanın boğuculuğu içinde kaybolmaktadır. Böyle bir tarz hem güçlerimizin çalışmamızın temel hedefleri doğrultusunda konumlandırılması ve harekete geçirilmesini zora sokmakta hem de yürütülen faaliyetin sonuçlarını toparlamada verimsizliğe yolaçmaktadır.

Kuşkusuz devrimci siyasal çalışmada çok değişik araçların kullanılması önemlidir. Çalışmanın bu yönü zenginleştirip güçlendirilmelidir. Zira sınıf kitleleriyle yüzyüze gelmenin en dolayısız araçlarıdır bunlar. Bir parti adını ve amblemini, amaç ve hedeflerini, şiarlarını ve çağrılarını bu araçları en etkin ve yaygın biçimde kullanarak kitlelere iletebilir. Ancak bu yönlü bir faaliyetin yaratacağı politik etkinin sınırları bellidir. Siyasal faaliyetin başarısını bu araçların hangi yaygınlık ve zenginlikte kullanıldığıyla ölçmeye kalkmak bir darlığın göstergesi sayılmalıdır. Aslolan sınıfın öncüleriyle ve sınıf kitleleriyle kurulan somut bağlardır, bu bağların kalıcılığıdır. Dolayısıyla, propaganda-ajitasyon araçlarının sınıf ve emekçi kitlelere ulaştırılması üzerinden sağlanan imkanların sınıf kitleleriyle somut ve kalıcı bağların kurulması yönünde değerlendirilmesi gerekmektedir. Böyle bir faaliyetin yarattığı zemin ve imkanlar kalıcı kitle bağlarını geliştirmeye hizmet ettiği ölçüde işlevini yerine getirebilir. Siyasal faaliyette başarının asıl göstergesi budur.

Sınıfa yönelik faaliyette aldığımız mesafeye rağmen emekçi kitlelerle kalıcı bağlar kurma en zayıf kaldığımız alan durumunda. Sürdürdüğümüz ilişkiler yer yer yüzeysel ve gevşek ilişkiler olarak kalabiliyor. Sürekli, sistemli ve ısrarlı bir ilişki tarzı geliştiremiyoruz. Böyle bir tarz ile sınıf kitlelerine güven vermek ve kazanmak mümkün değildir. Bırakalım bir eylem, direniş, etkinlik ya da gösteri anında ilişki kurduğumuz güçlerle düzenli bir ilişki sürdürebilmeyi, hedefli olarak yöneldiğimiz fabrika ve sektörlerde faaliyetimiz sonucu etkilediğimiz sınıf güçlerini bile tanımlı ilişkiler haline getirmekte zorlanıyoruz. Oysa çok yönlü bir emek ve çabanın sonucu olarak bağ kurduğumuz her ilişkiyi kalıcı hale getirecek bir zemin yaratılmadıkça nicelik planında büyümek mümkün değildir. Kendi dar sınırlarına kapanmayan, sınıf kitlelerinin yaşam alanlarına her açıdan nüfuz eden, işçi kitlelerini örgütlemede ısrarcı ve koparıcı tarzı hakim kılan siyasal-örgütsel bir pratik sınıf kitlelerinin güvenini kazanabilir ancak.

Bugün işçiler sermayenin saldırılarına karşı hareketlilik içindeler. Sürekli sendikalaşma girişimleri, ücret ve hak gasplarına karşı eylem ve direnişler patlak veriyor. Sınıfın genç güçleri kendiliğinden mücadele ve örgütlenme arayışı içine giriyorlar. Sendikal bürokrasinin ihanetçi anlayış ve pratiğine rağmen örgütlenmek için döne döne öne çıkıyorlar. Böyle bir dönemde bu eğilimi doğru kanallara yöneltmek, eğitip örgütlemek daha atak, enerjik ve inisiyatifli bir çabayı gerekmektedir. Mücadeleye yönelen sınıf kesimlerine ulaşmanın yol, yöntem ve araçlarını bulmalı, bu konudaki engelleri aşmak için etkin bir çaba içinde olmalıyız.

Bir diğer sorun, organizasyon ve planlama yeteneğinin geliştirilmesi, faaliyetin politik çerçevesinin doğru kurgulanması ve uygulanmasıdır. Politik kimliğimizi sabırla, ısrarla ve yaratıcı bir örgütçü sınıf kimliğiyle birleştirmek, yeni dönemi kazanmada vazgeçilmezdir.

Örgütçü kimlik, siyasal gelişmeleri doğru ve zamanında değerlendirebilmek, olayların ve gelişmelerin açığa çıkardığı görev ve sorumlulukları isabetle saptayarak gereklerini yerine getirebilmek demektir. Siyasal faaliyette ayrıntılara hakim olmaktır. Gündelik gelişmelerin karmaşıklığı içinde yönünü yitirmeden adım adım faaliyeti temel stratejik hedefler doğrultusunda büyütüp güçlendirmeyi başarabilmektir. Planlanan bir faaliyette ortaya çıkan her sorun ve aksaklığı zamanında görüp müdahale edebilmektir. Bunun için faaliyetin adım adım izlenmesi, değerlendirilmesi ve denetlenmesidir. O ana kadar ortaya çıkmış sonuçların gözden geçirilmesi, eksikliklerinin zamanında saptanıp üzerine gidilmesidir. Ya da planlanan faaliyetin yeni gelişmeler ışığında tekrar ele alınması ve gerekli değişikliklerin hızla gerçekleştirilmesidir.

Buradan bakıldığında, siyasal-örgütsel yaşamımızdaki kimi davranış örnekleri kabul edilemezdir. Planlı ya da rutin işlerimizin aksaması karşısında sergilenen arkadan seyretme tutumu buna bir örnektir. Örgütlemenin en temel araçlarının -yayınlar gibi- amaca uygun kullanılmaması ya da düzensiz olarak kullanması bir başka örnektir. Bu ve benzeri davranışlar karşısında kimi zaman edilgen bir tutum sergilenebilmektedir. Oysa bu davranışlara yol açan anlayışın ve bu anlayıştan beslenen pratiğin karşısına kararlılıkla dikilmek gerekmektedir. Yaşanan her aksama, görev ve sorumlulukların yerine getirilmesinde gösterilen her zayıflık ve yetersizlik eleştirel dönüştürücü bir müdahaleye konu edilebilmelidir. Ancak o zaman partili kimlik ve bilinç sağlam bir temele oturtulabilir.